Velayet Hakkında Çocuğun Tercihinin Dikkate Alınması Zorunluluğu

Velayet Hakkında Çocuğun Tercihinin Dikkate Alınması Zorunluluğu
Velayet davalarında çocuğun üstün yararının gözetilmesi temel ilke olmakla birlikte, idrak etme yetisine sahip ortak çocuğun görüşünün de dikkate alınması yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 20.01.2021 tarihli, E. 2020/5946, K. 2021/437 sayılı kararında da bu husus açıkça vurgulanmıştır.
İlgili kararda; ortak çocuk velayetinin anneye verilmesine karar verilmiş olmasına rağmen, çocuğun idrak yaşına eriştiği ve tercihi sorulmadan karar verildiği tespit edilerek, bu durum usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Mahkeme, çocuğun gelişim durumu itibariyle velayet konusundaki görüşünün alınması gerektiğine işaret etmiş ve çocuğun tercihi doğrultusunda karar verilmesinin önemine dikkat çekmiştir.
Bu bağlamda; Türk Medeni Kanunu’na göre, mahkeme, çocuğun yüksek yararını gözetmekle birlikte, idrak çağındaki çocuğun ebeveyn tercihinin dikkate alınmasını da göz ardı edemez. Uygulamada da uzman pedagog ya da sosyal hizmet uzmanı eşliğinde çocuğun görüşünün alınması, kararın isabetli olmasına katkı sağlamaktadır. Aksi durum, kararın bozulmasına neden olabilir.
YARGITAY KARARI
2. Hukuk Dairesi 2020/5946 E. , 2021/437 K.
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yersizdir.
2-Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar veren makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi gerekir; yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır.
Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle, yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3 ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir.
Dosya incelendiğinde, idrak çağında oldukları anlaşılan ortak çocuklar Nedim ve Hüma’nın mahkemece bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihlerinin kendisinden sorulması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, velayet konusunda yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, bozma sebep ve şekline göre kişisel ilişki ve iştirak nafakasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 20.01.2021 (Çar.)
İletişim Formu
YASAL UYARI
Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında bilgilendirme amaçlı olup reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.