Sigorta Acentesinin Şahsi Kusurundan Dolayı Doğrudan Dava Edilmesi Mümkün Müdür?

Sigorta Acentesinin Şahsi Kusurundan Dolayı Doğrudan Dava Edilmesi Mümkün Müdür?
8 Mayıs 2025

Sigorta Acentesinin Şahsi Kusurundan Dolayı Doğrudan Dava Edilmesi Mümkün Müdür?

Sigorta sözleşmeleri, çoğu zaman sigorta şirketi adına hareket eden sigorta acenteleri aracılığıyla kurulur. Bu acenteler, hukuki olarak kendi nam ve hesabına değil, sigorta şirketi nam ve hesabına işlem yapar. Bu sebeple uygulamada, bir zararın doğması halinde doğrudan sigorta acentesine dava açılıp açılamayacağı sıklıkla tartışma konusu olmaktadır.

Hukuk Genel Kurulu’nun 15.06.2021 tarihli ve 2017/1090 E., 2021/770 K. sayılı kararı bu konuda önemli açıklık getirmektedir. Somut olayda, bir araç kasko sigortası yapılırken aracın modelinin hatalı şekilde poliçeye işlendiği ve bu sebeple gerçek değerinden daha düşük bir tazminat ödendiği iddia edilmiştir. Davacı, zararın doğmasında sigorta acentesinin şahsi kusurunun bulunduğunu ileri sürerek doğrudan acente aleyhine dava açmıştır. İlk derece mahkemesi, davayı husumet yokluğu nedeniyle reddetmiş, ancak karar Yargıtay tarafından bozulmuş ve bu bozma Hukuk Genel Kurulu tarafından da onanmıştır.

Hukuk Genel Kurulu kararında, Türk Ticaret Kanunu’nun 105. maddesine vurgu yapılmıştır. Bu maddeye göre, acente yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus vardır: Eğer davacının talebi doğrudan acentenin şahsi kusuruna dayanıyorsa ve zarar doğrudan bu kusurdan kaynaklanmışsa, dava doğrudan acente aleyhine yöneltilebilir. Nitekim, bu olayda olduğu gibi, hatalı poliçe düzenlenmesi bir sözleşmeden değil, bizzat acentenin kişisel kusurundan kaynaklandığı için davanın doğrudan acente aleyhine açılmasında usul yönünden bir sakınca bulunmamaktadır.

Kararda ayrıca, sigorta acentesinin sorumlu tutulabilmesi için şahsi kusurunun bulunması gerektiği, bu kusurun poliçenin yanlış düzenlenmesi, prim tahsili gibi hususlarda ortaya çıkabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla, söz konusu kusur sabit olduğunda acente doğrudan sorumlu tutulabilecektir.

Sonuç olarak, eğer bir zarar doğrudan sigorta acentesinin şahsi kusurundan kaynaklanıyorsa ve bu durum somut delillerle ortaya konulabiliyorsa, dava doğrudan acente aleyhine açılabilir. Bu durumda acente, müvekkili sigorta şirketinden bağımsız olarak sorumluluğa tabi tutulur ve mahkemelerce hakkında doğrudan hüküm tesis edilebilir.

 

YARGITAY KARARI:

 

Hukuk Genel Kurulu         2017/1090 E.  ,  2021/770 K.

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi



1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı dava dilekçesinde; işleteni olduğu ... Sedan 1.6 Comfort Extra marka aracının 26.07.2012 tarihinde yaptığı tek taraflı kaza sonucu pert olduğunu, aracın davalı sigorta acentesi aracılığıyla Ak Sigorta A.Ş. tarafından kaskolandığını, aksesuarlarıyla birlikte kasko değerinin 41.400TL olmasına ve kasko poliçesi düzenlenirken aracın ruhsatı da ibraz edilmesine rağmen poliçede 2010 model ... 1,6 Comfort gösterilmek suretiyle hatalı ve eksik sigorta poliçesi düzenlendiğini, öte yandan başka bir araç alınması sebebiyle yapılan işlemler sırasında peşin olarak alınan kasko bedelinin poliçede vadeli olarak gösterildiğini öğrendiğini, kendisine vade borcu çıkarılmaya çalışılması üzerine acenteyi aradığında, acentenin hatasını kabul ederek kendisine kalan primi iade ettiğini, sonuçta pert olan aracı için 37.000TL ödeme yapıldığını ileri sürerek bakiye 4.400TL farkın davalıdan yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir.


Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; acente olan davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, husumetin Ak Sigortaya yöneltilmesi gerektiğini, davalının poliçe düzenlenirken bilgi formu da düzenlediğini, davacının düzenlenen poliçe ve yenileme poliçeleri ile bilgi formuna bir itirazının olmadığını, kasko bedeli ile prim bedellerinin doğru orantılı olduğunu, üç yıl boyunca aynı bilgilerle kaskolanan aracı için düşük prim ödeyen davacının sonradan hatalı poliçe düzenlendiğini iddia etmesinin iyi niyetli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.


Mahkemenin Kararı:
6. Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.04.2014 tarihli ve 2013/291 E., 2014/194 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.11.1998 tarihli ve 1998/8648 E., 1998/7993 K. sayılı kararına göre; sigorta sözleşmelerine aracılık edenler hakkında acentelik hükümlerinin uygulanacağı ve bu tür sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda acenteye karşı ancak müvekkili namına dava açılabileceği, davanın, doğrudan acenteye yöneltilmesi durumunda husumet yönünden davanın reddinin gerektiğinin belirtildiği, bu davada da asıl sigorta şirketinden hiç söz edilmeksizin ve izafeten de denmeksizin davanın doğrudan davalı acenteye yöneltildiği, davalı acentenin poliçeyi düzenlerken aracın modelini hatalı girdiği, bu nedenle sigorta bedelinin düşük belirlendiğinin anlaşıldığı, ihtilafın sözleşmenin içeriği ile ilgili değil sözleşmeye ilişkin mutabakatın poliçeye hatalı aktarılmasından kaynaklandığı, bir başka anlatımla; davacının aracın tam değer üzerinden kasko sigortasının yapılması için gerekli tüm bilgi ve belgeleri sigortacının temsilcisi olan davalı acenteye vermekle ve bu belgeler doğrultusunda sigorta ilişkisi kurulması kabul edilmekle taraflar arasındaki irade birliği aracın tam değer üzerinden sigortalanması hususunda oluştuğu, akdi ilişkinin bu biçimde kurulduğu, sigortacının edimlerinin ifasına ilişkin ikinci aşama olan poliçe düzenlenmesi aşamasında ise hata oluştuğu, ihtilafın sözleşmeye ilişkin mutabakatın poliçeye hatalı aktarılması ile ilgili olduğundan, davacının buna ilişkin talebini acenteye karşı değil sigortacıya karşı ileri sürülmesi gerekeceği gerekçesiyle davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince 09.11.2015 tarihli ve 2015/2819 E., 2015/11770 K. sayılı kararı ile;
“…TTK 105/2 (eski 119/2) "Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente müvekkili namına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir" hükmünü öngörmektedir.
Davacının iddia ettiği zararın acentanın şahsi kusurundan kaynaklandığı da mahkemenin de kabulündedir. Buna göre davalı acenteye husumet düşeceği kabul edilerek işin esasına girilip, taraf delillerinin toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davanın reddi doğru olmamıştır…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.


Direnme Kararı:
9. Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.05.2016 tarihli ve 2016/257 E., 2016/360 K. sayılı kararı ile; mahkemenin acenteye karşı husumet yöneltilemeyeceği gibi bir görüşü bulunmadığı, acenteye karşı husumet yöneltilebileceği ve fakat; acenteye karşı ancak müvekkili namına dava açılabileceği, davanın, doğrudan acenteye yöneltilemeyeceğini düşündüğü, karar gerekçesinde de bu düşünceye ilişkin emsal karardan bahsedildiği, TBK'nın 40. maddesine göre yetkili bir temsilci tarafından bir başkasının adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçlarının temsil olunana ait olduğu, hakların da borçlar da temsil olunana ait olacağı, temsilci, kendi adına ve hesabına değil temsil olunanın adına ve hesabına hareket eden kişi olduğundan hatasının sonuçları da temsil olunana ait olacağı ve fakat daha sonra iç ilişkileri kapsamında temsil olunan ile temsilci arasında rücu ilişkisine konu edilebileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

 

Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Sigorta acentesinin şahsi kusuru nedeniyle (poliçenin eksik ve hatalı düzenlendiğinden bahisle) açılan davanın doğrudan sigorta acentesine yöneltilip yöneltilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
12. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 2. maddesinde sigorta acentesinin; “Ticarî mümessil, ticarî vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tâbi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak muayyen bir yer veya bölge içinde daimî bir surette sigorta şirketlerinin nam ve hesabına sigorta sözleşmelerine aracılık etmeyi veya bunları sigorta şirketleri adına yapmayı meslek edinen, sözleşmenin akdinden önce hazırlık çalışmalarını yürüten ve sözleşmenin uygulanması ile tazminatın ödenmesinde yardımcı olan kişiyi” ifade ettiği belirtilmiş; Aynı Kanun’un 23/18. maddesinde; “Türk Ticaret Kanununun acentelere ilişkin hükümleri sigorta acenteleri hakkında da uygulanır” hükmüne ver verilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da acentenin tanımına yer verilmiştir.


Kanun’un 102. maddesindeki düzenleme aynen;
“… (1) Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.
(2) Bu Kısımda hüküm bulunmayan hâllerde aracılık eden acentelere Türk Borçlar Kanununun simsarlık sözleşmesi hükümleri, sözleşme yapan acentelere komisyon hükümleri ve bunlarda da hüküm bulunmayan hâllerde vekâlet hükümleri uygulanır.
(3) Taşıma, deniz ticareti, sigorta, turizm gibi alanlara ilişkin özel düzenlemeler saklıdır…” şeklindedir.
13. Yine aynı Kanun’un 103. maddesi uyarınca;
“… (1) Özel kanunlardaki hükümler saklı olmak üzere, bu Kısım hükümleri şunlar hakkında da uygulanır:
a) Sözleşmeleri yerli veya yabancı bir tacir hesabına ve kendi adına yapmaya sürekli olarak yetkili bulunanlar.
b) Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi bulunmayan yabancı tacirler ad ve hesabına ülke içinde işlemlerde bulunanlar…” acentenin uygulama sahası içinde sayılmıştır.
14. TTK’nın 105. maddesi ise aynen;
“…(1) Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir.
(2) Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Yabancı tacirler adına acentelik yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme aykırı şartlar geçersizdir.
(3) Acentelerin ad ve hesabına hareket ettikleri kişilere karşı Türkiye’de açılacak olan davalar sonucunda alınan kararlar acentelere uygulanamaz” hükmüne yer verilmiştir.
15. Görüldüğü gibi, TTK’nın 105/2. maddesine göre; acentelikte bulunduğu veya akdettiği sözleşmeden doğan uyuşmazlıktan dolayı ilgili kişilerin acente aleyhine (müvekkili namına) dava açması mümkün bulunmaktadır. Eş söyleyiş ile; bu tür davalarda esas sigorta şirketine izafeten acente aleyhine dava açılabilir ve asıl şirkete izafeten acente aleyhine karar verilebilir. Çünkü acenteler imzaladıkları ya da aracılık yaptıkları sözleşmeleri kendi nam ve hesaplarına değil, acentesi bulundukları kişi adına düzenlerler. Dolayısıyla kural olarak, bu sözleşmelerden dolayı sorumlulukları yoktur (Ulaş, I.: Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Ankara 2012, s. 22, 23).
16. Poliçeyi düzenleyen acentenin tazminattan sorumlu tutulabilmesi için poliçenin düzenlenmesinde, primin tahsilinde ya da sigorta şirketinin sigorta tazminatını ödememesinde şahsi kusurunun bulunduğunun iddia edilip ispatlanmış olması gerekmektedir (Ulaş, 20).
17. Eldeki dava, sigorta acentesinin şahsi kusuruna dayanılarak açılmış, davacı kendisine yöneltilen haksız eylem sonucu zarara uğradığını iddia etmiştir. Davacının, acentenin şahsi kusuru nedeniyle talepte bulunduğu noktasında Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. İhtilaf, acentenin akdettiği sözleşmeden kaynaklanmayıp, acentenin kişisel kusuruna ve haksız fiiline dayandırıldığından, bu iddia dolayısıyla açılan davanın doğrudan acentenin kendisine yöneltilmesinde de bir usulsüzlük bulunmadığından, yerel mahkemece işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmelidir.
18. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
19. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

 

İçeriklerimiz

Anayasa Mahkemesi’nden Emsal Karar: Eş Durumu Reddi Aile Hayatını İhlal Etti - es-durumu-atamalarinda

Anayasa Mahkemesi’nden Emsal Karar: Eş Durumu Reddi Aile Hayatını İhlal Etti

Anayasa Mahkemesi, eş durumu atamalarında aile birliği ile kamu hizmeti dengesini değerlendirerek, bireyin aile hayatına saygı hakkının korunması gerektiğini vurgulamıştır.

Avukatlık Disiplin Hükümlerine Anayasa Mahkemesi'nden İptal: Keyfîliğe Karşı Hukuki Güvence - avukatlik-disiplin-huekuemlerine-anayasa-mahkemesi-iptal

Avukatlık Disiplin Hükümlerine Anayasa Mahkemesi'nden İptal: Keyfîliğe Karşı Hukuki Güvence

Anayasa Mahkemesi, 6 Mart 2025 tarihli kararıyla avukatlara yönelik disiplin hükümlerini iptal etti. Karar, 22 Mayıs 2025’te Resmî Gazete’de yayımlanarak kamuoyuna duyuruldu.

Yargıtay’dan Emsal Karar: Takipteki İşleyecek Nafaka Kesinlik Sınırını Etkiler - nafaka-talebi-kesinlik-sinirini

Yargıtay’dan Emsal Karar: Takipteki İşleyecek Nafaka Kesinlik Sınırını Etkiler

Yargıtay 12. HD, E. 2023/3312, K. 2024/303, 15.01.2024 sayılı kararda, takipte talep edilen işleyecek nafaka belirsiz olduğundan kararın miktar itibarıyla kesin olmadığı belirtilmi...

Sigorta Tahkim Komisyonunda Parasal Sınırlar Güncellendi!! - sigorta-tahkiminde-parasal-sinirlar-guencellendi

Sigorta Tahkim Komisyonunda Parasal Sınırlar Güncellendi!!

21 Mayıs 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Tebliğ ile Sigorta Tahkim Komisyonuna ilişkin parasal sınırlar güncellenmiş, itiraz ve temyiz sınırlarında değişiklik yapılmıştır.

Trafik Kazası Sonrası Olay Yerinin Terk Edilmesi: Salt Maddi Zararda Dahi Rücu Sebebi Sayılabilir mi? - trafik-kazasi-sonrasi-olay-yerinin-terk-edilmesi

Trafik Kazası Sonrası Olay Yerinin Terk Edilmesi: Salt Maddi Zararda Dahi Rücu Sebebi Sayılabilir mi?

Yargıtay 4. HD, E. 2024/11202, K. 2025/2473, 13.2.2025: Olay yerinin haklı neden olmaksızın terk edilmesi, salt maddi zararda dahi sigortacının rücu hakkını doğurur. Tüm detaylar b...

AYM: Zamanaşımı Nedeniyle Reddedilen Birleşen Dava, Mahkemeye Erişim Hakkını İhlal Etti !! - aym-zamanasimi-nedeniyle-reddedilen-birlesen-dava-mahkemeye-erisim-hakkini-ihlal-etti

AYM: Zamanaşımı Nedeniyle Reddedilen Birleşen Dava, Mahkemeye Erişim Hakkını İhlal Etti !!

16.05.2025 tarihli Anayasa Mahkemesi kararıyla, cismani zarardan doğan birleşen davanın zamanaşımı gerekçesiyle reddi, mahkemeye erişim hakkının ihlali sayıldı. Tüm detaylar bu yaz...

19 MAYIS’IN 106. YILINDA, KURTULUŞ MEŞALESİNİN YAKILDIĞI BU ANLAMLI GÜNÜ SAYGI VE MİNNETLE ANIYORUZ ! - 19-mayis-in-106-yilinda-kurtulus-mesalesinin-yakildigi-bu-anlamli-guenue-saygi-ve-minnetle-aniyoruz

19 MAYIS’IN 106. YILINDA, KURTULUŞ MEŞALESİNİN YAKILDIĞI BU ANLAMLI GÜNÜ SAYGI VE MİNNETLE ANIYORUZ !

19 Mayıs 1919'da yakılan kurtuluş meşalesiyle başlayan bağımsızlık mücadelesini ve Atatürk’ü saygıyla anıyor, gençliğe emanet edilen bu kutlu mirasa sahip çıkıyoruz.!!

Antalya, Diyarbakır ve Kayseri’de Yeni Bölge İdare Mahkemeleri Kuruldu!! - yeni-boelge-idare-mahkemeleri-kuruldu

Antalya, Diyarbakır ve Kayseri’de Yeni Bölge İdare Mahkemeleri Kuruldu!!

17 Mayıs 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararla, Antalya, Diyarbakır ve Kayseri’de üç yeni Bölge İdare Mahkemesi ile Diyarbakır’da 2. Vergi Mahkemesi kurulmasına karar ver...

İnşaat Sigortalarında Davaya Muvafakat Şartı: Lehdarın Rızası Zorunlu mu? - insaat-sigortalarinda-muvafakat-sarti-lehdarin

İnşaat Sigortalarında Davaya Muvafakat Şartı: Lehdarın Rızası Zorunlu mu?

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2023/5253 E., 2024/2187 K. sayılı kararında, yüklenicinin zararı gidermesine rağmen lehdarın muvafakat vermemesini dürüstlük kuralına aykırı bularak, taz...

Adres
BALGAT MAH. DOKTOR SADIK AHMET CADDESİ KREŞ APT. NO:49/1 ÇANKAYA ANKARA

İletişim Formu

YASAL UYARI

Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında bilgilendirme amaçlı olup reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.