Araçtan Atlayan Yolcunun Ölümünde Sorumluluk Kimde?

Araçtan Atlayan Yolcunun Ölümünde Sorumluluk Kimde?
Trafik kazalarında araç işleteninin sorumluluğu genel olarak "kusursuz sorumluluk" ilkesine dayanır. Yani işleten, kazada doğrudan bir kusuru olmasa bile meydana gelen zarardan sorumlu tutulur. Ancak bu sorumluluk mutlak değildir; Karayolları Trafik Kanunu’nda bazı istisnalar öngörülmüştür.
Yargıtay’ın önüne gelen bir olayda bu istisnalardan biri detaylı şekilde değerlendirilmiştir. Olayda, iş çıkışı evine götürülmek üzere kapalı kasa bir kamyonete bindirilen işçi, aracın arka kapısını hareket halindeyken içeriden açarak kendisini yola atmış ve hayatını kaybetmiştir.
Ölen işçinin yakınları, hem zorunlu mali sorumluluk sigortası (ZMSS) hem de ihtiyari mali sorumluluk sigortası (İMSS) kapsamında tazminat talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi, sürücünün ve işletenin herhangi bir kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Ancak Yargıtay, yapılan bilirkişi incelemelerinde aracın arka kapısının kolayca açılabildiği, kapının kilit sisteminin bozuk olduğu ve araçta mevzuata aykırı şekilde sabitlenmemiş koltukların kullanıldığı tespit edilince bu kararı bozmuştur.
Yargıtay’a göre, her ne kadar ölen kişinin eylemi kazayı doğrudan tetiklemiş olsa da, taşıma koşullarındaki mevzuata aykırılıklar ve aracın güvenlik açıkları, işletenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaya yetmemektedir. İşleten, ancak şu üç unsuru birlikte ispat edebilirse sorumluluktan kurtulabilir:
- Kendisinin ve sorumlu olduğu kişilerin kusursuz olduğunu,
- Araçta herhangi bir bozukluk bulunmadığını,
- Kazanın tamamen zarar görenin ağır kusurundan kaynaklandığını.
Somut olayda bu şartların hiçbiri tam anlamıyla sağlanamadığından, işleten ve sigortacısı sorumlu tutulmuş ve tazminat ödemelerine hükmedilmiştir.
Bu karar, Karayolları Trafik Kanunu'nun 86. maddesinin uygulanması ve "işletenin sorumluluktan kurtulma şartları" bakımından önem taşımaktadır.
YARGITAY KARARI:
Hukuk Genel Kurulu 2021/236 E. , 2022/214 K.
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan incelemede onanmış, davacılar vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda karar düzeltme isteminin kabulü ile onama kararının kaldırılması suretiyle karar bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalının zorunlu ve ihtiyari mâli sorumluluk sigortacısı olduğu kamyonette yolcu olarak bulunan davacıların eşi/ annesi ...'nin araçtan düşmesiyle ölümlü kaza meydana geldiğini, davacı eşin ölenin desteğinden yoksun kaldığını, İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası (İMSS) kapsamındaki ferdi kaza teminatının da ödenmediğini, davalının her iki poliçeden dolayı sorumlu olduğu hâlde başvuruya rağmen ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 25.02.2009 tarihli ıslah dilekçesiyle, taleplerini davacı ... için 53.765,57TL'ye ve ... için 9.000TL'ye yükseltmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde sigortalı aracın sürücüsü ve işletenine yüklenebilecek kusurun bulunmadığını, kapalı kamyonetin kasasında yolcu olan desteğin araçtan bilinçli olarak atlaması ile kazanın meydana geldiğini, zarar görenin ağır kusuru sonucu illiyet bağı kesildiğinden müvekkili şirketin zarardan sorumlu tutulamayacağını, ceza dosyasında alınan ifadelerden ve kazanın oluş şeklinden desteğin intihar etmek amacıyla kasıtlı olarak araçtan atladığına dair kuvvetli şüphenin de bulunduğunu, araç sürücüsünün ve işletenin olayda kusuru bulunmadığından Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta (ZMSS) Poliçesine dayalı destekten yoksun kalma tazminatı talep edilemeyeceği gibi genel şartlara göre ferdi kaza sigortası kapsamında da ödeme yapılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.12.2011 tarihli ve 2008/477 E., 2011/670 K. sayılı kararı ile; araçta yolculuk yapan desteğin aracın arka kapısını içerden el yordamı ile açarak araçtan atlaması ile meydana gelen olayda sigortalı araç sürücüsünün hatalı tutum ve davranışının bulunmadığı, sürücü kusurlu olmadığından işleten ve onun sigortacısı olan davalının destekten yoksun kalma tazminatından sorumlu tutulamayacağı, sigortalı kapalı kasa kamyonette yolcu konumunda bulunan desteğin meydana gelen kazada asli kusurlu olduğu, ancak ölüm olayının intihar olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 806. maddesi de gözetilerek ölümün kaza sonucu meydana geldiğinin kabul edildiği, bu nedenle poliçede yazılı limitin mirasçılık payları oranında ferdi kaza sigortası kapsamında davacılara ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacıların ferdi kaza sigortası kapsamındaki talebinin kabulüne, davacı ... için 3.000TL, davacı ... için 9.000TL tazminatın başvuru tarihi olan 22.05.2008 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamındaki diğer taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22.01.2013 tarihli ve 2012/8444 E, 2013/1300 K. sayılı kararı ile onanmıştır.
Özel Dairenin İkinci Kararı
8. Özel Dairenin onama kararına karşı davacılar vekili süresi içinde karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.06.2013 tarihli ve 2013/7485 E., 2013/11831 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, davacıların murisi olan ...'in davalıya sigortalı araçta taşındığı sırada araçtan inmeye çalışırken düşmesi sonucu ölümü nedeniyle ferdi kaza sigortası ile zorunlu mali sorumluluk sigortasına dayalı tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçe ile davalının destekten yoksun kalma tazminatından sorumlu olmadığı belirtilerek, destekten yoksun kalma tazminatına yönelik istemin reddine karar verilmiştir. Davacıların murisi ...'in kaza sırasında davalı ... şirketinin sigortalısı olan ...'a ait işyerinde çalıştığı, iş bitiminde sigortalıya ait araçla işçilerin evlerine bırakıldığı, davacıların murisi ...'in de aralarında bulunduğu işçileri taşıyan aracın kapalı kasa kamyonet olup, murisin arka bagaj kapağının olduğu yere konulan ilave koltukta taşındığı sırada aracın evini geçmesi nedeniyle arka bagaj kapısını içerden el yordamıyla açarak taşıt yoluna atlaması sonucu öldüğü dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davada açıklığa kavuşturulması gereken yön, sigortalı işletene ait araçla yapılan taşıma sırasında meydana gelen bu ölüm olayı nedeniyle sigortalının sorumluluğu olup olmadığı noktasındadır. Kazaya ilişkin olarak Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma sırasında alınan raporda, aracın servis taşımacılığı için arka bagaj kapağının olduğu yere ilave koltuk konularak taşıma işi yapılmasının Karayolları Trafik Kanunu'na göre uygun olmayıp, araç işleteni sıfatıyla araç sahibi ...'ın kusurlu olacağı belirtilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun “İşletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluktan kurtulması veya sorumluluğun azaltılması” başlığını taşıyan 86. maddesinde, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulacağı, sorumluluktan kurtulamayan işletenin kazanın oluşumunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat etmesi halinde tazminat miktarının indirilebileceği düzenlenmiştir. Buna göre, işletenin sorumluluktan kurtulması için kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusurunun olmaması, araçtaki bir bozukluğun kazayı etkilememiş olması ve de zarar görenin kusuru olması şartlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Somut olayda ise ölen işçi ...'in kapalı kasa kamyonetin arka bagaj kapağının olduğu yere koltuk ilave edilerek taşınmasının uygun ve güvenli olmadığı, bu taşıma sırasında ölen ...'in aracın arka kapısını içerden eliyle açabildiği ve bu suretle araçtan atladığı kazada taşıma yapılan aracın niteliği, ölenin taşındığı yer ve aracın kapısının sürücünün kontrolü dışında açılabilmesi hususları göz önüne alındığında kazanın meydana geliş şekline göre araç işleticisinin kusurlu olmadığının kabulü yerinde değildir. Buna göre mahkemece işletene düşen hukuki sorumluluğun KTK'nın 86. maddesi uyarınca takdir ve tayin edilerek istenen destek tazminatı yönünden de inceleme yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken sürücünün kusuru olmadığından işleten ve onun sigortacısı olan davalının da sorumlu olmadığından bahisle destekten yoksun kalma tazminatından sorumlu olunmadığına karar verilmesi yerinde olmayıp, davacılar vekilinin Dairemizin 22.01.2013 günlü ilamına yönelik karar düzeltme istemi yerinde görülmekle Dairemizce verilen onama kararının kaldırılarak mahkeme kararının açıklanan nedenlerle davacılar yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
10. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.10.2013 tarihli ve 2013/533 E., 2013/614 K. sayılı ile direnme kararı verilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Kararı:
11. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2017 tarihli ve 2017/11-76 E., 2017/570 K. sayılı kararı ile; usulüne uygun oluşturulmuş bir direnme kararı bulunmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesine uygun direnme hükmü kurulması için usul yönünden bozulmuştur.
Mahkemenin Üçüncü Kararı
12. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.11.2018 tarihli ve 2017/725 E., 2018/843 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.06.2013 tarihli ve 2013/7485 E., 2013/11831 K. sayılı bozma kararına uyulmasına karar verilerek asıl davanın ve yargılama devam ederken açılan ve işbu dava ile birleştirilmesine karar verilen ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/683 E. sayılı dosyasında açılan davanın kabulü ile Ferdi Kaza Sigortası kapsamında davacı ... için 3.000TL ve ... için 9.000TL tazminatın 22.05.2008'den itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline; ZMSS ve İMSS poliçeleri kapsamında kalan destek tazminatı talebinin kabulü ile davacı ... için 120.000TL'nin 31.05.2008'den itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Dairenin Üçüncü Kararı:
13. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
14. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 06.05.2019 tarihli ve 2019/1416 E., 2019/5490 K. sayılı kararı ile;
“…Yerel mahkemelerce verilen direnme kararları, davayı sona erdiren kararlardandır. Direnme kararı ile mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Davaya sonradan bakan hakimin, direnme kararını uygun bulmasa dahi artık direnme kararından dönerek uyma kararı vermesi mümkün değildir. Direnmeye ilişkin karar ile karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşur.
Direnme kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle yani usul yönünden bozulmuştur. Mahkemece artık, direnme kararından tamamen dönme sonucunu doğuracak şekilde önceki bozma kararına uyma kararı verilmesi, direnme kararı ile kazanılmış bulunan usuli hakları zedeleyici nitelikte bulunduğundan doğru görülmemiş olup, Hukuk Genel Kurulu tarafından esası incelenmeyen önceki direnme kararı doğrultusunda hüküm tesis edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
15. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.03.2020 tarihli ve 2019/543 E., 2020/125 K. sayılı kararı ile; Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyularak Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bozma kararına kısmen direnilmesine, davacıların ferdi kaza sigortası kapsamındaki taleplerinin kabulü ile davacı ... için 3.000TL, davacı ... için 9.000TL tazminatın başvuru tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıların Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi kapsamındaki taleplerinin reddine, birleşen ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/683 E. sayılı dosyasının bu aşamada tefrikine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
16. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
17. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kazanın meydana geliş şekline göre araç işleticisinin kusurlu olmadığının kabul edilip edilemeyeceği ve işletene düşen hukukî sorumluluğun 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 86. maddesi uyarınca takdir ve tayin edilip istenen destekten yoksun kalma tazminatı için de inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
18. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.
19. “İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu” 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesinde düzenlenmiş; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi hâlinde, motorlu aracın işleteninin ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı öngörülmüş; işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibinin, araç sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olacağı hüküm altına alınmıştır.
20. “İşletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin, sorumluluktan kurtulması veya sorumluluğun azaltılması hâlleri ise” KTK’nın 86. maddesinde;
“İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.
Sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir.”
şeklinde düzenlenmiştir.
21. Anılan maddenin birinci fıkrasında yer alan anlatımdan da görüldüğü gibi, Kanun, işleten veya teşebbüs sahibinin sorumluluktan kurtulabilmesini bazı ağır şartların varlığına bağlayarak, iki olgunun birlikte gerçekleştiğinin ispat edilmesini aramıştır. Buna göre; işleten veya teşebbüs sahibinin, kazanın, illiyet bağını kesen sebeplerden birinden, yani mücbir sebepten veya zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğinin ispatı ile kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusurunun ya da araçtaki bozukluğun kazanın (zararın) oluşumuna sebep olmadığının kanıtlanması gerekmektedir. Eş söyleyişle; işleten veya teşebbüs sahibi ilk önce, zararı doğuran kazanın, münhasıran mücbir sebep ya da zarar görenin ya da üçüncü bir kişinin ağır kusuru gibi bir sebepten ileri geldiğini, dolayısıyla uygun illiyet bağının kesilmiş olduğunu ispat etmek zorunda ise de; bu ispat işleteni veya teşebbüs sahibini sorumluluktan kurtarmaya yetmeyecek; işleten veya teşebbüs sahibi ikinci olarak, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusursuzluğu ile kazaya, araçtaki bozukluğun sebep olmadığını da ispat ettiği takdirde sorumluluktan kurtulabilecektir (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 727).
22. Kanun, 86. maddenin 1. fıkrasındaki hükümle işleten veya teşebbüs sahibi aleyhinde bir kusur ve araç hakkında da bozukluk karinesi koyarak her iki hususun da aksini ispat yükünü, işleten veya teşebbüs sahibine yüklemiştir. Burada işleten veya teşebbüs sahibi hem kusursuzluk kanıtını hem de aracın bozuk olmadığı kanıtını getirmek zorunda bırakılmıştır. O hâlde; ancak bu iki husus ispat edildiği takdirde, işleten veya teşebbüs sahibi, kazanın ve dolayısıyla bundan doğan zararın tek başına illiyet bağını kesen sebeplerden birine dayandığını kanıtlamış olacaktır (Eren, s. 727).
23. Karayolları Trafik Kanunu, aracın bozuk olmadığının ispatını işleten veya teşebbüs sahibine yüklediğinden, uyuşmazlık konusu itibari ile hemen burada, bu yükümlülüğün kapsamının açıklanması gerekmektedir. Aracın kazaya neden olan kısım ya da parçalarında bir bozukluk olmamalıdır. Kazanın oluşumunda nedensel bağı bulunmayan parçalarındaki bozukluk, sorumluluk bakımından önem taşımadığından işleten ya da teşebbüs sahibinin aracın tüm parçalarının bozuk olmadığını ispat etmesi kendisinden beklenmez. Kazaya neden olan bozukluk zarar görenin ya da üçüncü kişinin ağır kusuruna dayanıyorsa bu durumda da sorumluluk gerçekleşmez. Ancak, KTK’nın 85/5. maddesi uyarınca aracın sürücüsü ve işletilmesine yardım edenlerin kusuru, işleten veya teşebbüs sahibinin kusuru olarak sayıldığından bu kişilerin üçüncü kişi olarak kabul edilmeleri mümkün değildir. Yine işleten veya teşebbüs sahibi, kural olarak, araçtaki bozukluğun kendi kusuruna dayanmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulamaz.
24. Birlikte gerçekleşmesi ve ispatı gereken olgulardan bir diğeri ise, kazanın münhasıran zarar görenin ağır kusurundan ileri gelmesi hâlidir. KTK’nın 86/1. maddesi uyarınca işleten veya teşebbüs sahibinin en hafif kusurunun bulunması dahi, onun sorumluluktan kurtulmasını engellediğinden, burada vurgulanması gereken husus ise; bahsi geçen bu kusurun illiyet bağını kesecek yoğunlukta olmasının gerektiğidir. Zira zarar görenin illiyet bağını kesmeyen yoğunluktaki kusuru ya da hafif nitelikte sayılabilecek kusuru, kazanın ya da zararın oluşmasının tek sebebi olamayacağından, böyle bir durumda işleten veya teşebbüs sahibinin sorumluluktan kurtulduğundan da söz edilemeyecektir.
25. O hâlde, KTK’nın 86/1. maddesi uyarınca işleten ya da teşebbüs sahibinin sorumluluktan kurtulabilmesi için öncelikle, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusursuz olması, araçtaki bozukluğun kazayı etkilememesi, üçüncü kişinin kusurunun da illiyet bağını kesebilecek kadar ağır olması gerekmektedir.
26. Karayolları Trafik Kanunu’nun 86. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen sebeplerin bulunmaması durumunda işleten veya teşebbüs sahibi sorumluluktan kurtulamaz. Ancak, bu durumda zarar görenin de kusurunun bulunduğu ispat edilirse, KTK’nın 86. maddesinin 2. fıkrasına göre zarar görenin şahsi kusuru nedeniyle hâkim durum ve şartlara göre tazminat miktarında indirim yoluna gidebilir. Zarar görenin kişisel kusurunun tazminattan indirim sebebi yapılmasının altında, onun kusuru oranında kendisine zarar vermiş olması yatmaktadır.
27. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıların desteği ...'in kaza sırasında davalı ... şirketinin sigortalısı ...'a ait işyerinde çalıştığı, iş bitiminde sigortalıya ait araçla işçilerin evlerine bırakıldığı, davacıların murisi ...'in de aralarında bulunduğu işçileri taşıyan kapalı kasa kamyonette murisin arka bagaj kapağının olduğu yere konulan tek kişilik olan ancak iki kişinin oturabildiği belirtilen, sabit olmayan ilave koltukta taşındığı sırada aracın evini geçmesi nedeniyle arka bagaj kapısını içerden el yordamıyla açarak taşıt yoluna atlaması sonucu öldüğü dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada alınan bilirkişi raporunda; aracın servis taşımacılığı için arka bagaj kapağının olduğu yere ilave koltuk konularak taşıma işi yapılmasının KTK'ya uygun olmadığından araç işleteni sıfatıyla araç sahibi ...'ın kusurlu olacağı belirtilmiş, aracın arka kapısının içeriden çok rahatlıkla açılabildiği, aracın merkezi kumanda ile kilitleme yapıldığında ise sadece sağ ve sol kapıların kilitlendiği, arka bagaj kilit mekanizmasının ise bozuk olduğu ve kilitlenmediği tespit edilmiş, oto görgü ve tespit tutanağında da murisin oturduğu bölümün (arka kapının) içeriden bir mandal vasıtasıyla kolayca açılabildiği belirtilmiştir. Bu durumda kazada taşıma yapılan aracın niteliği, ölenin taşındığı yer ve aracın kapısının sürücünün kontrolü dışında açılabilmesi, murisin bulunduğu yerdeki kilit sistemindeki bozukluk hususları göz önüne alındığında kazanın meydana geliş şekline göre araç işleticisinin kusurlu olmadığının kabulü yerinde değildir. Bir başka deyişle somut olayda birlikte bulunması gereken olguların varlığı nedeniyle illiyet bağının kesildiği, araç işleticisinin sorumluluktan kurtulduğu hususları ispatlanamamıştır. Bu nedenle mahkemece işletene düşen hukukî sorumluluğun KTK'nın 86/2. maddesi uyarınca takdir ve tayin edilerek istenen destek tazminatı yönünden de inceleme yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
28. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; somut olayın münhasıran desteğin ağır kusurundan kaynaklandığı, kilit sistemindeki mekanizmada yer alan bozukluğun ya da desteğin taşınma biçiminin kazaya etkisinin bulunmadığı, desteğin hareket hâlindeki araçtan bir anda kendi isteği ile atladığı, olayın intihar olduğu sonucuna ulaşılamıyor ise de zarar görenin ağır kusuru ile illiyet bağının kesildiği, zira anılan bozukluk olmasaydı ya da taşıma belirtilen şekilde gerçekleşmeseydi dahi aynı sonucun doğacağı, bu nedenle olayın sorumluluğun indirilmesi gereken hâl kapsamında değerlendirilemeyeceği, aksine KTK’nın 86. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen işleten veya teşebbüs sahibinin sorumluluktan kurtulabilmesini gerektiren tüm olguların oluştuğu ve ispatlandığı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
29. Hâl böyle olunca; mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.02.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
İletişim Formu
YASAL UYARI
Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında bilgilendirme amaçlı olup reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.