Zorunlu Dava Arkadaşlığında Tek Malik Arabuluculuğu Yeterli mi?

Zorunlu Dava Arkadaşlığında Tek Malik Arabuluculuğu Yeterli mi?
30 Ekim 2025

Zorunlu Dava Arkadaşlığında Tek Malik Arabuluculuğu Yeterli mi?

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi, 16 Temmuz 2025 tarihli kararında, ortaklığın giderilmesi davalarında dava şartı olarak arabuluculuk sürecinin kapsamını ve zorunlu dava arkadaşlığına etkisini değerlendirmiştir.

Karara konu olayda, taşınmazın birden fazla tapu maliki bulunmasına rağmen arabuluculuk başvurusu yalnızca bir malik yönünden yapılmış, yerel mahkeme ise diğer maliklerin sürece dahil edilmemesi nedeniyle davayı dava şartı yokluğundan reddetmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi, yapılan bu değerlendirmenin isabetli olmadığı sonucuna varmıştır. Kararda, zorunlu dava arkadaşlarından birinin arabuluculuk sürecine katılarak anlaşma yönünde irade ortaya koymasının, diğer dava arkadaşları bakımından yeniden bir arabuluculuk süreci yürütülmesini gerektirmediği belirtilmiştir.

Mahkeme, davacının diğer tapu maliklerini bilmesinin veya arabulucunun bu kişileri tespit etmesinin her zaman mümkün olmayabileceğini, bu nedenle sürecin sadece bir malik üzerinden yürütülmesinin dava şartını ortadan kaldırmadığını vurgulamıştır.

Kararda ayrıca, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğü ilkelerine değinilerek, arabuluculuk sürecinin her malik için ayrı ayrı tekrarlanmasının, yargılamayı gereksiz şekilde uzatacağı ve kişilerin mahkemeye erişim hakkını zorlaştıracağı ifade edilmiştir.

Bu gerekçelerle Antalya BAM, davacının zorunlu arabuluculuk şartını yerine getirdiğine ve yerel mahkemenin dava şartı yokluğu gerekçesiyle verdiği ret kararının hukuka aykırı olduğuna hükmetmiştir.

Dosya, davanın esası hakkında inceleme yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmiştir.

İÇTİHAT METNİ:

T.C.

ANTALYA

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

6. HUKUK DAİRESİ

 

DOSYA NO : 2025/1676 

KARAR NO : 2025/1387

 

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

İ S T İ N A F   K A R A R I

 

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : KUMLUCA SULH HUKUK MAHKEMESİ

TARİHİ : 12/02/2025

NUMARASI : 2024/333 Esas - 2025/111 Karar

 

DAVANIN KONUSU : Ortaklığın Giderilmesi 

KARAR TARİHİ : 16/07/2025

GEREKÇELİ KARARIN 

YAZILDIĞI TARİH  : 16/07/2025

 

Kumluca Sulh Hukuk Mahkemesinin 2024/333 Esas - 2025/111 Karar sayılı dosyası üzerinden istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize intikal eden dosya incelendi:

 

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

 

DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu olan Antalya İli Kumluca İlçesi …. Mahallesi … mevkii … ada … no.lu parselin hissedarlarından birisi olup müşterek malik olarak bulunduğunu, ortaklığın devamını zorunlu kılan bir sebep bulunmadığını, davalı taraf ile taşınmazın aynen taksimi konusunda bir anlaşmaya varamadıklarını, bu durumun müvekkilinin taşınmazın kullanımını da engellediğini,  dava şartı arabuluculuğa müracaat edildiğini ve …. nolu arabuluculuk dosyası kapsamında yapılan müzakereler neticesinde taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını, taşınmazın fiili durumu itibarı ile aynen taksim mümkün olmadığından ve ortaklığın, paydaşlar arasında satış suretiyle giderilmesinde paydaşlar açısından yarar olduğundan taşınmaz üzerindeki ortaklığın paydaşlar arasında satış suretiyle giderilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. 

 

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda; "1-Açılan davanın TTK'nın 5/A maddesi gereğince dava açılmadan önce dava şartı olan arabuluculuğa başvurmadığı anlaşıldığından dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,"  şeklinde karar verilmiştir.  

 

İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin gerekçesinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını,  mahkemece  verilen kesin süre içinde yükümlülüklerini yerine  getirdikleri halde mahkemenin usul ve yasaya aykırı olarak "açılan davanın TTK'nın 5/A maddesi gereğince dava açılmadan önce dava şartı olan arabuluculuğa başvurmadığı anlaşıldığından dava şartı yokluğundan usulden reddine" şeklinde karar kurduğunu,  mahkemenin yüklediği tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, hal böyle olduğu halde mahkemenin vermiş olduğu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek Kumluca Sulh Hukuk Mahkemesi 2024/333 Esas ve 2025/111 Karar Sayılı 12/02/2025 tarihli ilamın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

 

GEREKÇE:

 

Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece davacı tarafça dava açılmadan önce dava şartı olan arabuluculuğa başvurmadığından dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, karar verilmesi üzerine davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

6100 sayılı HMK'nın 355. maddesi gereğince; İstinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.

 

Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukuksal bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını dava arkadaşlığı kurumunda bulmakta; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında; zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.

 

Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının, zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.

 

Bazı hallerde ise birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı  söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava  arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez. 

 

Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında ise dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Mecburi Dava Arkadaşlığı” başlıklı 59. maddesine göre; “(1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” hükmü bulunmaktadır.

 

Şu durumda; maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması, hallerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir. 

 

Mecburi dava arkadaşlığı halinin, zorunlu arabuluculuk sürecindeki durumu değerlendirildiğinde; mecburi arabuluculuk arkadaşlığında sadece tek bir uyuşmazlık bulunduğundan, arabuluculuk teklifini götüren taraftakiler, karşı tarafta bulunanlara  bu teklifi ancak birlikte götürebilir; teklifi alanlar ise birlikte kabul edebilirler. Mecburi arabuluculuk arkadaşlarından biri veya birkaçı, diğerlerinden ayrı olarak bağımsız arabulucuya başvuru teklifinde bulunamaz. Teklifin, mecburi arabuluculuk arkadaşlarından bir kısmı tarafından kabul edilmemesi hâlinde, arabuluculuğa başlanamaz. Mecburi arabuluculuk arkadaşları, müzakereler sırasında birlikte hareket etmek zorundadır. Uyuşmazlığı birbirlerinden bağımsız olarak müzakere etmek ve çözüme kavuşturmak üzere ayrılamaz ve birbirlerinden ayrı anlaşmalara varamazlar. Arabuluculuk arkadaşlarından bazılarının ihmal, kötü niyet veya başka nedenlerle müzakerelere katılmamaları hâlinde, katılan tarafların HMK m. 60 düzenlemesinde olduğu gibi, katılmayan arabuluculuk arkadaşları için de sonuç doğuracak işlemler yapması mümkün değildir. Çünkü HMK m. 60, sadece davadaki usul işlemleri bakımından geçerlidir. HMK m. 60 gerekçesinde ifade edildiği gibi sulh, feragat ve kabul gibi işlemlerin yapılması sırasında, -arabuluculuk süreci bakımından müzakereler sırasında- mecburi arabuluculuk arkadaşlarının tamamının birlikte hareket etmesi gerekir. Mecburi arabuluculuk arkadaşları, uyuşmazlığı birlikte çözüme kavuşturmak ve sonuçta da aynı arabuluculuk anlaşmasını birlikte imzalamak zorundadır (HMK m. 59). Mecburi arabuluculuk arkadaşlığında, birlikte hareket etmesi gereken taraflardan birisinin tek başına arabuluculuk teklifinde bulunması ya da gelen teklifi tek başına kabul etmesi mümkün değildir. Birlikte hareket etmesi gerekenlerden birisinin yaptığı arabuluculuk teklifinin geçerli olabilmesi için diğer arabuluculuk arkadaşlarının da teklife katılması veya hepsinin bir temsilci ataması gerekir. Taraflardan biri veya birkaçının mecburi arabuluculuk arkadaşlığından ayrılması mümkün değildir. Ayrılma halinde o tarafta bulunanların tümü bakımından arabuluculuk süreci sona ermiş olur. Yine mecburi arabuluculuk  arkadaşlarının birlikte müzakere etmenin gerekliliklerine aykırı davranışlar sergilemesi ya da görüşmelere ciddiyetle katılmaması, arabuluculuğun sona ermesine yol açabilir. Bu nedenle mecburi arabuluculuk arkadaşlarının müzakereleri keyfi olarak aksatmaktan, beyan ve davranışları ile birbirlerini zarara uğratmaktan kaçınması gerekir. Mecburi arabuluculuk arkadaşlığı ile yürütülen arabuluculuk sonunda sadece tek bir anlaşma belgesi düzenlenebilir. İmzalanan anlaşma belgesi, mecburi arabuluculuk arkadaşlarının tamamını bağlar. Belge ancak bütün tarafların  imzalaması hâlinde hüküm ifade eder (HUAK m. 18/1). Belgenin mecburi arabuluculuk arkadaşlarından sadece biri veya birkaçı tarafından imzalanması halinde, anlaşmayı imzalayanların, arabuluculuk arkadaşlarının tamamını temsil etmeye yetkisi olmadığından, ara buluculuk anlaşması geçersizdir. (Ankara Barosu Dergisi (Hakemli)  2013/2 - Ş.Demir, Arabuluculuk Arkadaşlığı)

 

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ortaklığın giderilmesi davalarının tüm tapu maliklerine karşı açılması zorunludur. Nitekim, eldeki dava da tapu maliklerinden sadece ….. karşı dava açılmıştır. Zorunlu arabuluculuk süreci de dava açılmadan önce yalnızca davalı ….  ile sürdürülüp anlaşamama olarak tamamlanmıştır.

 

Mahkemece dava aşamasındaki bu eksiklik giderilebilir ise de; arabuluculuk aşamasında diğer tapu malikleri yönünden başvuru bulunmadığı, arabuluculuk aşamasındaki eksikliğin giderilmesi de mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; ulaşılan sonuç isabetli olmamıştır.

 

Şöyle ki; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun (HUAK) 18/A(7) maddesi ''Taraflara ait iletişim bilgileri, görevlendirilen arabulucuya büro tarafından verilir. Arabulucu bu iletişim bilgilerini esas alır, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabilir. Elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya davet eder. Bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlar.'' hükmünü, HUAK Yönetmeliği'nin 24/2 maddesi ''Başvuran taraf, kendisine ve elinde bulunması hâlinde karşı tarafa ait her türlü iletişim bilgisini adliye arabuluculuk bürosuna verir. Adliye arabuluculuk bürosu, tarafların resmi kayıtlarda yer alan iletişim bilgilerini araştırmaya da yetkilidir. İlgili kurum ve kuruluşlar, uyuşmazlık konusuyla sınırlı olmak üzere adliye arabuluculuk bürosu tarafından talep edilen iletişim bilgilerini vermekle yükümlüdür.'' hükmünü, 24/3. maddesi ise ''Taraflara ait iletişim bilgileri, görevlendirilen arabulucuya adliye arabuluculuk bürosu tarafından verilir. Arabulucu bu iletişim bilgilerini esas alır, ihtiyaç duyduğunda kendiliğinden araştırma da yapabilir. Elindeki bilgiler itibarıyla her türlü iletişim vasıtasını kullanarak görevlendirme konusunda tarafları bilgilendirir ve ilk toplantıya tarafları ve varsa avukatlarını birlikte davet eder. Bilgilendirme ve davete ilişkin işlemlerini belgeye bağlar. Arabulucu taraflara ulaşamaması hâlinde,  ulaşmak için hangi yolları denediğini ve hangi sebeplerle ulaşamadığını son tutanakta belirtir.'' içermektedir.

 

6325 sayılı Kanun'un 17/2. maddesinde "Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı bir tutanak ile belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge, arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır" şeklinde düzenlemeye yer verilerek son tutanağın arabulucu tarafından düzenleneceği açıkça kurala bağlanmıştır.

 

Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin 23/3. maddesinde, başvurunun dilekçe ile veya bürolarda bulunan formların doldurulması suretiyle yahut elektronik ortamda yapılabileceği belirtilmiştir. Yönetmeliğin 20. maddesinde arabuluculuğun sona ermesi düzenlenmiş olup bu maddenin (3). bendinde arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanağa, faaliyetin sonuçlanması dışında hangi hususların yazılacağına tarafların karar vereceği ancak arabulucunun bu tutanak ve sonuçları konusunda taraflara gerekli açıklamaları yapacağı belirtilmiştir. Şu hale göre, son tutanağın tarafların beyanına göre oluşturulması asıl ise de, arabulucunun tutanağın içeriği ve düzenlenme şekli konusunda tarafları bilgilendirmesi de gerekir.

 

Davacı tarafça, ortaklığın giderilmesine  yönelik  talep bakımında yalnızca tapu maliki …. karşı arabuluculuk başvurusunda bulunulduğu, taraf vekillerinin ve arabulucunun birlikte imza altına aldıkları "dava şartı arabuluculuk son tutanağında" anlaşmaya varamadıkları hususu açıkça belirtilmiştir.

 

Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'na, 05/04/2023 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 7445 sayılı İcra Ve İflas Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 37. Maddesi ile eklenen ve 43. Maddesi gereğince 01/09/2023 tarihinde yürürlüğe giren 18/B maddesi ile aşağıdaki uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması 01 Eylül 2023 tarihinden itibaren dava şartı olarak belirtilmiştir;

a)Kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine  ilişkin hükümler hariç olmak üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar.

b)Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin  uyuşmazlıklar.

c) 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan  uyuşmazlıklar.

ç) Komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar.

 

Ayrıca 6325 sayılı Kanuna eklenen geçici üçüncü maddede “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanuna eklenen 18/B maddesinin dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.”  düzenlemesi getirilmiştir.

 

6325 sayılı HUAK'nın 18/A maddesinin 2. fıkrasında; "Davacı arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir." düzenlemesi bulunmaktadır. 

 

Bu yasal düzenlemeden sonra, kira ilişkisinden kaynaklanan davalar, ortaklığın giderilmesi ve Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan davalarda arabulucuya başvurma dava şartı olarak kabul edilmiştir.

 

Belirtilen hukuki sebeplere dayalı olarak açılacak davaların büyük bir kısmında mecburi dava arkadaşlığı söz konusu olabilmektedir.

 

Ortaklığın giderilmesi davalarında tapu maliklerinin ikiden fazla olması durumu oldukça sık rastlanan bir durum olmakla, ortaklığın giderilmesi davalarında tapu malikleri arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğu, ortaklığın giderilmesi talebiyle zorunlu arabulucuya başvuran davacının öncesinde tapu maliklerini bilmesi mümkün bulunmadığından, arabulucu tarafından da bu kişilerin tespitinin yapılabilmesi söz konusu değildir. Bir kısım malikler tarafından anlaşmama yönünde irade ortaya konulması ve anlaşamama tutanağı düzenlenmesi durumunda, açılan davada mahkemece, "tüm malikler yönünden zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmadığından usulden ret" kararı verilmesi hukuki olmayacaktır.

 

Her ne kadar davacı tarafça ortaklığın giderilmesine ilişkin  davada, zorunlu olması nedeniyle başvurulan arabuluculukta diğer tapu malikleri gösterilmemiş ise de; mecburi dava arkadaşlarından birisi tarafından usulünce arabuluculuk sürecine katılım sağlanarak anlaşamama yönünde irade sergilendiği ve bunun imza altına alındığı göz önünde bulundurulduğunda, diğer tapu malikleri yönünden yeniden bir arabuluculuk süreci yürütülmesinde fayda bulunmamaktadır. Zira diğer tapu maliklerinin anlaşma yönünde irade belirtmesi halinde dahi mecburi dava arkadaşları arasında birlikte hareket zorunluluğu gereğince anlaşma sağlanamamış kabul edilerek aynı şekilde anlaşmama tutanağı düzenlenecektir. Zorunlu arabuluculuk başvurusunda bulunan davacının, diğer tapu maliklerinin kim olduğu kendisinden beklenemeyeceğinden  arabuluculuğun tapu maliki … yöneltilmiş olmasında aykırı bir durum bulunmamaktadır. Kaldı ki mahkemece diğer tapu malikleri ile de arabuluculuk sürecinin yürütülmesi için verilen süre içinde davacı  tarafça diğer malikler yönünden de arabuluculuk süreci anlaşamama ile sonuçlanmıştır. Bazı davalarda taraf teşkili, mahkemelerce bile çok zor tespit edildiği göz önünde bulundurulduğunda,  davacının, dava niteliği bulunmayan zorunlu arabuluculuk başvurusu ve görüşmelerinde zorunlu dava arkadaşlarından birinin tespitini ve sürece dahilini gerçekleştirmediğinden bahisle diğer zorunlu dava arkadaşı ile anlaşamama tutanağı olmasına rağmen, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi usul ekonomisi ve hak arama hürriyetine de aykırılık teşkil etmektedir.

 

Zira, Anayasa Mahkemesi, dava şartı olarak arabuluculuğa dair yasal düzenlemenin iptali isteğiyle ilgili olarak verdiği kararında (Anayasa Mahkemesi’nin 11.07.2018 tarih ve 2017/178 Esas - 2018/82 Karar sayılı), düzenlemenin hak arama hürriyeti ve bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına getirilen bir sınırlama niteliğinde olduğunu kabul etmiş, ancak "Arabuluculuğa başvuru zorunluluğunun, kişilerin hak aramalarını imkânsız hâle getiren veya aşırı derecede zorlaştıran etkisiz ve sonuçsuz bir sürece neden olmadıkça hak arama hürriyetinin özüne dokunduğu söylenemez" şeklindeki gerekçeyle bir çeşit sınır tayin etmiştir. 

 

Dava şartı olarak arabuluculuğun ağır koşullara bağlanması ve birkaç defa bu yola başvurulmasının gerekliliğine dair uygulama, hak düşürücü süre sorunlarının yaşanmasına, tazminat ve alacaklar yönünden  alacağın kısmen zamanaşımına uğramasına, birden fazla arabuluculuk ücretlerinin yargılama giderlerine eklenmesiyle bu yöndeki sorumluluğun taraflara paylaştırılmasında tereddütlere ve en nihayet arabulucunun sorumluluğuna neden olabilecektir.

 

Gerek, Anayasada düzenlenen hak arama hürriyeti gerekse usul ekonomisi ilkesi gereğince; davacının zorunlu arabulucuya başvurma şartını yerine getirdiği, diğer zorunlu dava arkadaşına karşı yeniden arabuluculuk faaliyetine de yargılama sırasında başvurduğu, sürecin anlaşamama ile sonuçlandığı dikkate alındığında yargılamaya devamla davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın usulden reddine karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir.

 

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a-4. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

 

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile Kumluca Sulh Hukuk Mahkemesinin 2024/333 Esas - 2025/111 Karar sayılı ve 12/02/2025 tarihli kararının HMK'nın 353/1-a-4. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,

2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

3-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

4-Peşin alınan istinaf peşin harcının talep halinde ilk derece mahkemesince yatıran davacıya iadesine, 

5-İstinaf kanun yoluna başvuran tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince verilecek hükümde dikkate alınmasına,  

6-Kesin nitelikteki kararımızın taraflara tebliğinin yerel mahkemece yapılmasına,

Dair, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK'nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.16/07/2025 

İçeriklerimiz

Zorunlu Dava Arkadaşlığında Tek Malik Arabuluculuğu Yeterli mi? - zorunlu-dava-arkadasliginda-arabuluculugu

Zorunlu Dava Arkadaşlığında Tek Malik Arabuluculuğu Yeterli mi?

Zorunlu dava arkadaşlığında tek malik üzerinden yapılan arabuluculuk başvurusu dava şartını karşılar mı? Antalya BAM 6. HD’nin 2025 tarihli kararıyla önemli bir içtihat oluşturuldu...

Lexis Hukuki Danışmanlık ve Arabuluculuk Bürosu Artık YouTube’da! - lexis-hukuki-artik-you-tube-da

Lexis Hukuki Danışmanlık ve Arabuluculuk Bürosu Artık YouTube’da!

Lexis Hukuki Danışmanlık ve Arabuluculuk Bürosu olarak hukuk, arabuluculuk ve güncel yargı kararlarına dair bilgilendirici içeriklerle artık YouTube’dayız. Abone olmayı unutmayın!

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN! - 29-ekim-cumhuriyet-bayramimiz-kutlu-olsun

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!

⚖️ 2025 Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yeni Tarifeleri Yayımlandı - 2025-hukuk-muhakemeleri-kanunu-yeni-tarifeleri-yayimlandi

⚖️ 2025 Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yeni Tarifeleri Yayımlandı

2025 Hukuk Muhakemeleri Kanunu tarifeleri Resmî Gazete’de yayımlandı. Yeni düzenlemelerle tanık, hakem ve gider avansı ücretleri güncellendi. Adalet Bakanlığı tebliğiyle yürürlüğe ...

Kasti Eylem de Trafik Kazasıdır: Sigortacı Üçüncü Kişiye Karşı Sorumludur - kasti-eylem-de-trafik-kazasidir-sigortaci-uecuencue-kisiye-karsi-sorumludur

Kasti Eylem de Trafik Kazasıdır: Sigortacı Üçüncü Kişiye Karşı Sorumludur

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kasti eylemle meydana gelen kazalarda sigortacının üçüncü kişiye karşı sorumluluğunun devam ettiğini belirledi. Kasti eylem teminat dışı değil, sadece ...

Müterafik Kusur ve Hatır Taşıması Kümülatif Uygulanamaz! - mueterafik-kusur-ve-hatir-tasimasi-kuemuelatif-uygulanamaz

Müterafik Kusur ve Hatır Taşıması Kümülatif Uygulanamaz!

Yargıtay, müterafik kusur ve hatır taşıması indiriminin kümülatif uygulanamayacağını belirtti. Tazminatta sıralı indirim esastır; yanlış uygulama, hakkaniyet ve denkleştirici adale...

Maluliyet Raporu Gelmeden Yapılan Ödeme: Lütuf Ödemesi midir? - maluliyet-raporu-gelmeden-yapilan-oedeme-luetuf-oedemesi

Maluliyet Raporu Gelmeden Yapılan Ödeme: Lütuf Ödemesi midir?

Sigorta şirketinin maluliyet raporu alınmadan ve zorlayıcı neden olmadan yaptığı ödeme lütuf ödemesidir. Bu nedenle sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak geri istenmesi mümkün...

Eser Sözleşmesinde Ceza Koşulu Zararı Sınırlandırmaz: Alacaklı, Kusur İspatıyla Fazlasını da Talep Edebilir - eser-soezlesmesinde-ceza-kosulu-zarari-sinirlandirmaz-alacakli-kusur-ispatiyla-fazlasini-da-talep-edebilir

Eser Sözleşmesinde Ceza Koşulu Zararı Sınırlandırmaz: Alacaklı, Kusur İspatıyla Fazlasını da Talep Edebilir

Eser sözleşmesinde cezai şart zararı sınırlandırmaz. Alacaklı, borçlunun kusurunu ispatlarsa, ceza tutarını aşan zararını da talep edebilir.

Ruhsat Sahibi İşleten Değilse: Davacıdan Bu Durumu Bilmesi Beklenemez! - ruhsat-sahibi-isleten-degilse-davacidan-bu-durumu-bilmesi-beklenemez

Ruhsat Sahibi İşleten Değilse: Davacıdan Bu Durumu Bilmesi Beklenemez!

Trafik kaydında ruhsat sahibi işleten olmayabilir. Davacının bunu bilmesi beklenemez. Bu durumda ruhsat sahibine dava açılsa dahi vekâlet ücreti yüklenemez

Adres
BALGAT MAH. DOKTOR SADIK AHMET CADDESİ KREŞ APT. NO:49/1 ÇANKAYA ANKARA

İletişim Formu

YASAL UYARI

Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında bilgilendirme amaçlı olup reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.