YARGITAY İÇTİHATLARINDA TANIK BEYANI DELİLİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Tanık beyanı, hukuk ve ceza davalarında sıklıkla başvurulan bir delildir. Tanık, davada taraflar arasında çekişmeli olan, geçmişte meydana gelmiş olaylar ve durumlarla ilgili sahip olduğu bilgi ve algılarını mahkemeye aktaran kişidir. Bu beyanlar da yargılamalarda delil olarak değerlendirilir. Tanık delili kesin bir delil olmayıp hakimin takdirine bağlıdır.
Ancak her türlü uyuşmazlıkta tanık beyanı deliline başvurulamaz. Tanıkla ispat yasağı ve senetle ispat zorunluluğunun olduğu durumlar dava konusu uyuşmazlığın maddi değerine göre belirlenmektedir. 2024 yılı için bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 23.452,08 Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekmektedir.
Tanıkların dinlenilmesi ve tanık beyanı delilinin değerlendirilmesi hususları Yargıtay kararlarına da çokça konu olmuştur. Tanık beyanı delili ile ilgili olarak önem arz eden bazı açıklamalar ve yargı kararları aşağıdaki gibidir;
- Tanık beyanı delilinin değerlendirilmesi ve hükme esas alınması hakimin takdirindedir. Ancak hakim bir tanık beyanına inanmamış ve hükme esas almamışsa bunun gerekçesini kararında belirtmelidir. Yine hükme esas aldığı bir tanık beyanını da ne şekilde takdir ettiğini kararında gerekçelendirmelidir.
- Tanık beyanı delili işçilik alacağı davalarında da fazla çalışma, ulusal bayram ve tatil günlerinde çalışma, yol ve yemek ücreti vb. hususların tespitinde sıklıkla başvurulan bir delildir. Ancak işyerinde çalışma düzenini bilmeyen veya bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımları dikkate alınmaz. (Y. 9. HD, 2016/29839 E., 2020/14616 K.)
- Tanıklar bir arada dinlenemezler. Tanıkların ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında olmadan dinlenmesi gerekir. (Y. 4. CD, 2013/40622 E., 2016/4939 K.)
- Tanığın davanın taraflarından birini yakını, akrabası veya somut olayın tarafı olması tek başına bu tanık beyanı delilinin hükme esas alınamaycağı sonucunu doğurmaz.
“…28.12.2011 tarihli oturumda davacı tanığı sıfatıyla hazır edilen ve sigortalı aracın sürücüsü olan Çiğdem G.’nin olayın tarafı olduğundan bahisle mahkemece tanık olarak dinlenmemiş olması adı geçen kişinin dosya kapsamı itibariyle olayın tek görgü tanığı durumunda bulunması ve mahkemenin görevinin maddi gerçekliğin ortaya çıkartılması olduğundan, usul ve yasaya uygun görülmemiştir.” (YHGK., 2013/17-1605 E., 2015/1001 K., 11.03.2015 T.)
“…Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, davalı Hüseyin kendisinin yeşil, davacının kırmızı ışıkta geçtiğini savunmuş, bu iddiasının ispatına yönelik olarak kaza sırasında aracında bulunan annesi Bedriye A’u tanık olarak bildirmiştir. Ancak mahkemece bu kişinin davacının yakını olduğu ve bilirkişi raporları alındığı gerekçesiyle tanık olarak dinlenilmemesi doğru olmamış, davalının savunma hakkı kısıtlanmıştır. Eksik inceleme ile karar verilemez.” (Y. 17. HD., 13566/14161 K., 23.10.2013 T.)
- Tanık beyanı ilgili uyuşmazlık bakımından tek başına bir delil olamaz, başka delillere desteklenmesi gerekir.
“…Mahkemece, aracın bedelinin davacı-davalının annesi tarafından ödenerek alınması ve bedelsiz olarak davalıya devredilmesi nedeniyle davacı-davalının kişisel malı olduğundan davanın reddine karar verilmiş ise de dosya kapsamından anne ve davacı-davalı arasında yapılan devre ilişkin olarak yeterli araştırma yapılmadan sadece tanık beyanları ile yetinilerek hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır…Mahkemece yapılması gereken, iddia edildiği şekilde yapılan bir ödeme varsa aracın devrinin bağış olamayacağının ve dolayısıyla davacı lehine katılma alacağı hakkı doğacağından, davanın taraflarınca davacı-davalı Emel’in annesinin SGK borcunun olup olmadığı, var ise borcun aracın alındığı tarihlerde kapatılıp kapatılmadığının tespiti için varsa ödeme kayıtlarının ilgili kurumlardan temin edilerek araştırma yapılması, sonrasında tüm delillerle birlikte değerlendirerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” (Y. 8. HD., 2015/18789 E., 2016/8167 K., 03.05.2016 T.)
- Bir davada tanığın verdiği bir beyan bir başka dava bakımından da niteliğine uygun düştüğü ölçüde delil olarak değerlendirilebilir.
“…Toplanan delilerden ve tüm dosya kapsamından; dava konusu 2056 ada 20 parsel sayılı taşınmazın 2010 yılında yapılan 2/B çalışmasıyla Hazine adına orman dışına çıkarıldığı, beyanlar hanesindeki zilyetlik şerhine itiraz edilmesi nedeniyle işlemin henüz kesinleşmediği ve tapu kaydının oluşmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece bozma kararına uyulmuş ise de; TMK’nın 981 vd. maddeleri uyarınca tarafların gösterdiği delillere göre tahkikatın yürütülüp tamamlanması ve gerçekleşecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, taraflarca bildirilen deliller toplanmadan dosya kapsamına uymayan Beykoz 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/1450 Esas-2011/175 Karar sayılı dosyasındaki tanık beyanlarına ve Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/153 Esas-2013/328 Karar sayılı dosyasına dayanılarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.” (Y. 8. HD., 2014/19190 E., 2016/3572 K., 29.02.2016 T.)
- Bir davada taraflardan birinin vekilinin aynı dava bakımından tanık olarak dinlenilmesi mümkündür.
”Davalı-karşı davacı tarafından sunulan tanık listesinde davalı-karşı davacının aynı zamanda vekili olan şahsın da tanık olarak gösterildiği, tanıkların dinlenecekleri vakıa hakkında bir sınırlama yapılmadığı, mahkemece bozma öncesi duruşmada bu tanığın dinlenmesi talebinin reddedildiği görülmüştür. Avukat vekaleten takip etmekte olduğu bir davada taraflara oranla üçüncü kişi konumunda olduğundan görevi nedeniyle öğrendiği hususlar dışında tanıklık etmek zorunda olup, tanık olarak dinlenmesinde yasal engel bulunmamaktadır.” (YHGK, 2020/475 K.)