Bir borç ilişkisinin mevcut olduğu durumlarda borçlunun borcunu zamanında ödememesi alacaklının zararına sebep olabilir. Bu durum için hukuk düzeninde temerrüt faizi müessesesi öngörülmüştür. Gerekli şartların varlığı durumunda alacaklı alacağını temerrüt faiziyle birlikte tahsil edebilir. Ancak alacaklının zararı bazı durumlarda temerrüt faiziyle karşılanabilecek tutardan daha fazla olabilir. Alacaklının temerrüt faizi miktarını aşan bu aşkın zararı için öngörülen müessese ise munzam zarardır.
Munzam zararı, borçlunun borcunu vadesinde ödememesi neticesinde alacaklının uğradığı zararın temerrüt faizi ile karşılanabilen kısmını aşan kısmı olarak tanımlamak mümkündür. Borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesinin sonuçlarından biri temerrüt faizi olduğu gibi munzam zarar da temerrüdün bir sonucudur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/1512 E., 2019/3201 K. sayılı kararına göre de; ‘’Munzam zarar borcunun hukuki sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır. O nedenle, borçlunun munzam zararı tazmin yükümlülüğü asıl borç ve temerrüt faizi yükümlülüğünden tamamen farklı, temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar zaman içinde artarak devam eden, asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borçtur.’’
Para borçlarında borçlunun temerrüdünün bir sonucu niteliğindeki munzam (aşkın) zarar Türk Borçlar Kanunu md. 122 hükmünde düzenlenmiştir. Hükmün ilk fıkrasına göre; “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.’’
Munzam zararın oluşması için bir takım şartların bir araya gelmesi zorunludur. Bu şartlar şunlardır;
- Alacaklının temerrüt faizini aşan bir zararının gerçekleşmesi: Temerrüt sonucunda oluşan alacaklı mal varlığı ile temerrüde düşülmeseydi oluşacak mal varlığı arasında alacaklının aleyhine bir fark meydana gelmeli ve bu fark temerrüt faizi ile karşılanamamalıdır.
- Temerrütle munzam zarar arasında bir illiyet bağı olmalıdır. Temerrüt, olayların genel akışına ve özelliklerine göre zararı oluşturmalıdır.
- Borçlu kusursuzluğunu ispatlayamamış olmalıdır: Borçlu temerrüde düşmesi halinde kusursuz dahi olsa temerrüt faizi ödediği halde, munzam zarar tazmini talebi için borçlunun temerrüde düşmede kusurunun olması şarttır.
Munzam zarar, Yargıtay içtihatlarına da sıklıkla konu olan bir müessesedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2002/13-569 E. ve 2022/534 K. sayılı ilamında munzam zarar ile ilgili olarak şu tespitlere yer verilmiştir;
- Munzam zarar sorumluluğunun esası kusur sorumluluğudur. Borçlunun munzam zararı tazmin etme yükümlülüğünden kurtulmasının tek yolu temerrüde düşmesindeki kusursuzluğunu ispat etmesi olacaktır.
- Munzam zararın varlığını ve asıl alacak ve temerrüt ile ilişkisini ispat yükü alacaklıdadır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin önceki istikrar kazanmış uygulaması, munzam zararın varlığının somut delillerle isptlanması gerektiği yönündeyken Anayasa Mahkemesinin 21.12.2017 tarihli 2014/2267 başvuru numaralı kararı ile 15. Hukuk Dairesinin uygulaması değişmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi yeni yerleşik uygulaması, enflasyon ve döviz kurları, mevduat faizleri, devlet tahvilleri ve diğer yatırım araçlarının faiz oranları ile birlikte getirilerinin temerrüt faizinden fazla olması halinde munzam zararının varlığının karine olarak kabul edilmesi gerektiği yönündedir.
Anayasa Mahkemesi söz konusu 21.12.2017 tarihli 2014/2267 başvuru numaralı kararında; başvurucunun alacağının enflasyon karşısında büyük ölçüde değer kaybına uğranılarak ödendiği anlaşıldığından başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği kanaatine varmış, başvurucunun zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorum kuralları nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise munzam zararın yalnızca enflasyon olmadığı dönemlerde somut olarak ispatlanması gerektiği yönünde bir görüş benimsemektedir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2023/1897 E. ve 2024/1099 K. sayılı ilamına göre ise;
‘’Ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklar munzam zararın ispatı açısından yeterli olmadığı gibi kolaylık da sağlamaz. Davacının munzam zararını kendi durumuna özgü somut vakıalarla ispatlaması gerekir.’’
- Munzam zararın asıl alacak davasından ayrı bir dava ile de on yıllık zamanaşımı süresi içerisinde talep edilmesi mümkündür.