Ticaret Hukuku Nedir? Ticari İşletmeler Hukuku Nedir?

Ticaret Hukuku Nedir? Ticari İşletmeler Hukuku Nedir? - 3

Ticaret Hukuku Nedir? Önemi ve Türleri

        Ekonomik değer taşıyan eşya ve hizmetlerin para karşılığı sunulması veya ekonomik değer taşıyan başka eşya ve hizmetlerle değiştirilmesine ticaret denir. Ticaretin kaynağı insanın ihtiyaçlarını karşılama gereksinimidir ve insan hayatındaki temel rolüyle ticaret, sosyal hayata önemli oranda şekil verir. Sosyal hayatın parçası olan pek çok faaliyet gibi ticaret de toplumlar tarafından kurallara konu edilmiş, belirli sınırlar içine alınmıştır. Sunulan mal ve hizmetlerin ne olduğu, coğrafi koşullardaki farklılıklar gibi pek çok etken, ticari kuralları ne kadar çeşitlendirmiş olursa olsun ticarete ilişkin kurallar konulurken ortak amaç ticari hayatta belirliliği arttırarak güvenli ve sürdürülebilir bir ticari ortam sağlamak olmuştur. Bugün bu ortamın güvenliği modern hukuk ilkeleri ve kuralları ile sağlanır. 

          Ticari hayatı konu alan ve ticari faaliyetlerde bulunan bireyler ve işletmeler arasındaki ilişkileri ve uygulanacak kuralları düzenleyen hukuk dalına Ticaret Hukuku denir. Ticaret Hukuku ticari faaliyette bulunan tarafların hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiği bir özel hukuk alanıdır. Ülkemizde ticarete ilişkin en kapsamlı ve temel kanun Türk Ticaret Kanunu’dur. Ancak aynı zamanda ticaret hukukuna ilişkin hükümler barındıran başka kanunlar da bulunur. Ticaret yapılan alanların çeşitliliğine paralel olarak Ticaret Hukuku da kapsamı oldukça geniş bir alandır. 

          Ticaret hukukunun temel kavramları ve konuları ticari işletme, ticari iş ve ticari hüküm, tacir, ticaret unvanları, işletme adları, haksız rekabetin önlenmesi, ticaret sicilleri, cari hesap gibi müesseselerdir. Bu hukuk disiplininde süje olarak 3 unsur bulunur ve dolayısıyla ticaret hukuku ile ilgili hukuki düzenlemelerin muhatabı bu aktörlerdir. Bu aktörler şunlardır:

  • Tüzel kişiler ve tacirler

  • Ticaret işletmeleri

  • Ticari işletme işleten dernek ve vakıflar

Ticaret Hukukunun Önemi

          Ticaret hukuku gerek tacir, ticari işletme, şirket, dernek ve vakıf gibi geniş bir kitleyi ilgilendirmesi gerekse de ticari iş ve ilişkilerin sağlam ve hukuksal bir düzlemde gerçekleştirilmesini ve ticaret hayatında ortaya çıkan uyuşmazlıkların kendine has kurallarıyla çözülmesine imkan sağlaması bakımından oldukça önemli bir hukuk dalıdır. Ticaret hukuku, sürekli yeni bilgiler edinmeyi ve pratikteki uygulamalarının takibini de zorunlu şekilde yapmayı gerekli kılar. Sağlıklı ticari ilişkilerin kurulması ve sürdürülmesini sağlamak için bu hukuk disiplininin düzenlemeleri hayati önem taşır. Ayrıca günümüzde ticari ilişkilerin globalleşmesi sebebiyle muhakkak konuya ilişkin uluslararası hukuki düzenlemelerin de takip edilmesi gerekir.

          Ticaret hukukunun önemini 3 başlık altında toplamak mümkündür;

  • Adil Ticaret Ortamının ve Rekabetin Sağlanması ve Korunması: Ticaret Hukuku, iş dünyasında adil bir rekabet ve ticaret ortamı yaratılmasına katkı sağlar. Bu, tüketici haklarının korunması ve haksız rekabetin önlenmesini sağlar.

  • Hukuki Güvence: İşletmeler, Ticaret Hukuku sayesinde hukuki bir çerçevede güvenle faaliyet gösterebilirler. Sözleşmeler ve ticari işlemler, bu hukuk dalının sağladığı güvenceler altında gerçekleşir.

  • Uluslararası Ticaretin Kolaylaştırılması: Globalleşen dünyada, uluslararası ticaretin düzenlenmesi ve kolaylaştırılması için Ticaret Hukuku büyük bir rol oynar.

          Sonuçta özellikle ticaretle uğraşan şirketler bakımından faaliyetlerin hukuksal çerçevede sürdürülmesi gerekliliği, ticari uyuşmazlıkların kendine has kurallar ve mahkemeler ile çözülmesi, ticaretle uğraşan aktörlerim hak ve menfaatlerinin korunması hususları ticaret hukuku alanını önemli kılar. Bu noktada ticari faaliyetlerle uğraşan müesseselerin gerek yaşanacak uyuşmazlıkların çözümü gerekse de her türlü ticari iş ve ilişki için danışmanlık anlamında alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almasında fayda vardır.

Ticaret Hukukunun Türleri ve Alanları Nelerdir?

          Ticaret hukukunu düzenleyen Türk Ticaret Kanunu’nda, başlangıç hükümleri ve son hükümler hariç 6 kitap bulunmaktadır:

  • Ticari İşletme Hukuku

  • Şirketler Hukuku

  • Sigorta Hukuku

  • Taşıma Hukuku

  • Deniz Ticareti Hukuku 

  • Kıymetli Evrak Hukuku

          Ayrıca Ticaret hukuku yukarıda sayılanların dışında şu konular ile de sıkı bir ilişki içerisindedir ve ilgili düzenlemeler mevcuttur;

  • Rekabet Hukuku

  • Fikri Mülkiyet Hukuku

  • Sermaye Piyasası Hukuku

          Ticaret hukukuyla ilgili bir diğer alan olan Bankacılık ise ayrıca başka bir kanunda, Bankacılık Kanununda düzenlenmiştir. 

Ticari İşletme Hukuku

          Ticari işletme hukuku, tacir ile ticari işletmesinin faaliyetlerini de düzenler. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Ticari işletme ise esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Kazanç Sağlama, Bağımsızlık, Süreklilik, Esnaf Faaliyetlerini Aşma bir ticari işletmenin temel unsurlarıdır.Ticari işletme hukukunun konuları şunlardır: Ticari işletme, cari hesap, haksız rekabet, tacir olmanın hükümleri, ticari işletmenin kuruluşu, ticari işletmenin devri.

 

Şirketler Hukuku

Şirketler hukukunun konusu şirkettir. Şirket, iki ya da daha fazla kişinin mal ve emeklerini bir sözleşme ile birleştirerek topluluk oluşturmasıdır. Türk Ticaret Kanunu’nda 5 şirket türüne yer verilmiştir. Bu şirket türleri: kollektif, komandit, limited, kooperatif ve anonim şirketlerdir. Şirketler hukuku da bu tür şirketlerin kuruluşunu, işleyişini ve sona ermeleri gibi birtakım kuralları düzenleyen bir hukuk kuralları bütünüdür. Şirketler hukuku TTK’nın 124 ila 644. maddelerinde düzenlenmiştir.

Şirketler hukukunun temel konuları şunlardır; bir şirketin kuruluşu, ana sözleşmesinin hazırlanması, ticaret siciline tescili, ticari unvanı, işleyişi, organları, karar alma mekanizmaları, yönetimi, denetimi, sona ermesi,  ticaret sicilinden terkini.

 

Ticaret Hukukunda Şirket Türleri

          Ticaret hukukunun alt dalı olan Şirketler hukukunun bahsinde Türk Ticaret hukukundaki şirket türlerine de değinmekte fayda vardır. Şirketler sermaye şirketleri ve şahıs şirketleri olarak ikiye ayrılır. Bu ayrım, şirketin kişisel çaba ve çalışma veya konulan sermayeyi temel almasına dayanır. TTK kapsamında 5 tür şirketten söz etmek mümkündür. Bunların dışında Türk Borçlar Kanununda düzenlenen adi ortaklık yani adi şirket mevcuttur.

  • Adi Ortaklık/Adi Şirket: Sahibinden ayrı bir varlığı olmayan, en basit şirket modeli olarak ayrışan adi şirket veya adi ortaklık; kuruluş kolaylığı, tüzel kişiliğinin olmaması ve tescil zorunluluğu bulunmaması dolayısıyla yaygın bir şirket türüdür.

Şahıs Şirketleri: Tüzel bir kişiliğe sahip ve ortaklarının sorumluluklarının sınırsız olduğu, şahsi çalışmaya dayalı şirketlerdir.

  • Kollektif Şirket: Ticari bir işletmeyi, bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla gerçek kişiler arasında kurulan ve ortakların hiçbirinin sorumluluğu şirket alacaklarına karşı sınırlanmamış olan şirkettir.

  • Komandit Şirket: alacaklılara karşı en az bir sınırsız, bir de sınırlı sorumlu olmak üzere iki ortağı bulunması gereken, tüzel kişiliği olan ticaret ortaklığıdır.

Sermaye Şirketleri: Gücünü ve değerini sermayesi ile yönetim şeklinden alan şirketlerdir.

  • Anonim Şirket: Bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş, ortakların yalnızca şirkete karşı taahhüt ettikleri miktarla sınırlı olarak sorumlu oldukları şirkettir.

  • Limited Şirket: Bir veya daha çok gerçek ya da tüzel kişi tarafından, bir ticaret ünvanı adı altında kurulan şirketlere denir. Bu tip şirketlerin esas sermayeleri bellidir ve bu sermaye, esas sermaye paylarının toplamından oluşur. Kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilen limited şirketler, yalnızca sigortacılık ve bankacılık alanlarında faaliyet gösteremezler.

  • Kooperatif Şirket: İnsan ihtiyaçlarını karşılıklı yardımlaşma yoluyla giderilmesini sağlamak ve ortakların çıkarlarını korumak amacıyla oluşturulan ekonomik kuruluşlardır.

          Uygulamada en çok limited şirket türü ile kurulan şirketler tercih edilmekteyken en az tercih edilen şirket türü kollektif ve komandit şirketlerdir.

          Önemle belirtmek gerekir ki; Avukatlık Kanununun md. 35/3 hükmüne göre; “Dava açmaya yeteneği olan herkes kendi davasına ait evrakı düzenleyebilir, davasını bizzat açabilir ve işini takip edebilir. Ancak, Türk Ticaret Kanununun 272 nci maddesinde öngörülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatifleri sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadır…”. Yani anonim şirketlerin sigortalı olarak bünyesinde bir avukat çalıştırması ya da devamlı olarak sözleşmeli bir şekilde avukattan hukuki destek alması zorunludur. Aksi halde ilgili kuruluşlar Cumhuriyet Savcısının kararıyla idari para cezası ödemek zorunda kalabilirler.

 

Kıymetli Evrak Hukuku

Kıymetli evraklar üçe ayrılır; çek, poliçe ve bono. Bu üç evrak aynı zamanda kambiyo senetleri olarak da adlandırılır. Kıymetli evrak hukuku, çek, poliçe ve bonoların düzenlenmesi, devri ve geçerlilik şartlarını düzenler. Kıymetli evrak hukuku TTK’nın 645 ile 849. maddelerinde düzenlenmiştir.

 

Taşıma Hukuku

Taşıma hukukunun konusu eşya ve yolcu taşınmasıdır. Taşıma hukuku TTK’nın 850 ile 930. maddelerinde düzenlenmiştir.

 

Deniz Ticaret Hukuku

Deniz ticaret hukuku, deniz ticareti ile alakalı konuları düzenleyen hukuk dalıdır. Deniz ticaret hukukunun temel konuları şunlardır: Gemi, bayrak, kaptan, denizaşırı satışı, yolcu ve eşya taşıma. Deniz ticaret hukuku TTK’nın 931 ile 1400. maddelerinde düzenlenmiştir.

 

Sigorta Hukuku

          Sigorta, hukuku sigortacının, prim karşılığında, kişinin para ile değerlendirilebilir menfaatini tehlikeye karşı korumayı ve belirli rizikoların gerçekleşmesi durumunda tazmin etmeyi ya da bir ya da birden fazla kişinin hayat süreleriyle ilişkili olarak ya da hayatlarında meydana gelebilecek rizikolardan korunmayı ve zor durumda kalmamayı amaçlayan sözleşmeler ve bu sözleşmelerden doğan hak ve yükümlülükleri inceleyen hukuk disiplinidir. Sigorta hukuku TTK’nın 1401 ile 1520. maddelerinde düzenlenmiştir.

          Kısacası Ticaret hukukunun 6 alt dalı/türü olduğu söylenebilir. Ticaret hukukunun ilgilendiği alanlardan bazıları ise aşağıdaki gibidir:

  • Müvekkil şirketin alacak ve verecek davaları ve icra takiplerinin değerlendirilmesi,

  • Müvekkil şirketin ticaret adı ve unvanının korunması ve unvana tecavüze karşı koruma,

  • Genel kurul toplantılarının yapılması,

  • Sermaye artırımı/indirimi yapılması,

  • Haksız sermaye artırımı nedeniyle ortakların uğradığı zararların tazmini,

  • Yönetim, danışmanlık ve hizmet sözleşmeleri,

  • Ortaklık sözleşmeleri,

  • Dağıtım (Paylaştırma) sözleşmeleri,

  • İş sözleşmeleri

  • Ortak Teşebbüsler,

  • Satım sözleşmeleri,

  • Bayilik sözleşmeleri,

  • Ariyet sözleşmeleri,

  • Aktif Mübayaası (Satın alma) sözleşmeleri,

  • Acentelik sözleşmeleri,

  • Sigorta sözleşmeleri,

  • İnşaat sözleşmeleri,

  • Lisans sözleşmeleri,

  • Sözleşmelerden doğan ihtiyacın ticaret mahkemelerinde çözümü

  • Ticari şirketlerde yaşanılan alım ve satımlar

  • Haksız rekabet

  • Şirket yönetiminde yaşanılan ekonomik problemler

  • Hisse devir işlemleri

  • Sermaye piyasaları

  • Yerli ve yabancı şirketlerin kuruluş, birleşme, infisah, devralma ve tür değiştirme işlemleri

Şirketler Ticaret Hukukunun İlke ve Esasları

          Tarih boyunca, Ticaret Hukuku tacirlerin Özel Hukuku olarak gelişmiştir.

  • Subjektif sistemde, Ticaret Hukuku, ticari faaliyetleri yürüten kişilere, yani tüccarlara uygulanan özel kurallar bütünüdür.

  • Objektif sistemde ise, ticaret hukukunun uygulama alanı, belirli niteliklere sahip işlemlerdir. Bu sistemde, belirli işlemlerin unsurları ticaret kanunlarında belirlenir ve bu unsurların gerçekleşmesi durumunda işlem ticari nitelik kazanır.

          Modern görüş ise, gelişmiş ekonomilerde ticari faaliyetlerin ticari işletmeler aracılığıyla yürütüldüğünü savunur ve ticaret hukukunun merkezine ticari işletmeyi koyar. Karma sistem ise, diğer üç sistemin tek başına yeterli olmadığını savunarak, Ticaret Hukukunun kapsamını belirlerken tacir, ticari işlem ve ticari işletme kavramlarına önem verir.

          Türk ticaret hukukunun ticari işletme kavramını esas alan bir yapıda olduğu kabul edilebilir.

          Türk Ticaret Hukukuna  hakim olan ilkeler şu şekilde sayılabilir; 

  • ticari hayatı düzenleme, 

  • basiretli tacirleri koruma, 

  • şirketler arası hukuki imkanlarda eşitlik ve düzen sağlama, 

  • ticari ilişkilerde eşitlik ve düzen, 

  • ticari anlamda eşitlik özgürlük ve belirli ilkeleri gözetme, 

  • tacirler arası hukuki ilişkilerde özen ve itina, eşitlik, 

  • ticari hayat etik kurallarını herkes için uygulanabilir ve eşit hale getirme

  • tarafların eşitliği ilkesi ise ticaret hukuku açısından sınırlamaya tabidir

Ticaret Hukuku Nasıl Uygulanır?

          Ticaret Hukuku düzenlemeleri, tacirlerin ve ticari işletmelerin haklarını yasal çerçevede koruyarak, alıcılar ve satıcılar arasında güvenli ve düzenli ticari ilişkilerin sürdürülmesini sağlar.

          Ticaret hukuku ülkemizde başta TTK olmak üzere geniş bir mevzuatla düzenlenmiştir. Bunun yanına meselenin uluslararası birçok boyutu olduğundan iç hukukumuzda geçerli olan birçok uluslararası düzenlemeden de söz etmek mümkündür. Ticaret hukuku kurallarının kapsamı hususunda; anayasa hükümleri, genel kanun olan Türk Borçlar Kanunu ve Türk Medeni Kanunu çerçeveleri, temel kanun olan Türk Ticaret Kanunu, diğer özel kanunlar ve uluslararası sözleşme ile antlaşmaların yanında Türk ticaret hayatında oluşmuş örf ve adetler ile teamüller de oldukça önemlidir ve uyuşmazlıkların çözümünde başvurulan ögelerendir. Bu kapsamda hakimin önüne gelen bir ticari uyuşmazlıkta, söz konusu ulusal ve uluslararası ticaret hukuku kurallarını topyekun uygulaması gerekir. Hakimin takdir yetkisi de önemlidir.

          Ticaret hukuku kurallarının ticaretle uğraşan aktörlere tatbiki noktasında ise tacir ve ticari işletme kavramları merkezi bir önem arz eder. 

Ticari İşler ve Ticari Davalar

          Ticari davalar özel mahkeme olarak asliye ticaret mahkemelerinde görülen davalardır. Bir davanın ticari dava olmasının muhakeme usulü açısından sonucu sadece özel yetkili mahkemede görülmesidir. TTK ticari davaların görülmesi için özel bir muhakeme usulü belirlemediğinden yargılama usulü açısından diğer davalarla herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. 

          Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve herhangi bir işletmeyi ilgilendirmesi şartıyla ticari sayılan davalar olarak üçe ayrılabilir;

1. Mutlak ticari davalar TTK md. 4 hükmünde; 

 ‘’… tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; 

a) Bu Kanunda, 

b) Türk Medeni Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 

c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, 

d) Fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, 

e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, 

f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, 

öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır,’’ denilerek sayılmıştır. Tarafların tacir olup olmaması bu davaların ticari dava olması sonucunu değiştirmeyecektir. 

2. Nispi Ticari Davalar; Nispi ticari davalar, dayanağını TTK md. 4 hükmünün “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri …” şeklindeki ibaresinden alan davalardır. Yani bir dava, iki tarafının da tacir olması ve her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi halinde davanın ticari dava olarak nitelendirilecektir. Bu iki şart bir arada gerçekleşmezse dava ticari dava olarak görülmeyecektir.

3. Herhangi Bir İşletmeyi İlgilendirmesi Şartıyla Ticari Sayılan Davalar: Bir davanın ticari dava olması için mutlak ya da nispi ticari davalar arasında yer alması gerekmektedir. Ancak bir ticari işletme ile ilgili olan havale, vedia ve telif gibi haklara ilişkin davaların ticari dava sayılması için yalnızca bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması yeterlidir.

          TTK md. 3 hükmü ile ticari iş kavramı ve bunun sınırları belirlenmiştir. Ayrıca TTK md. 19 hükmünde ticari iş karinesi düzenlenmiştir. TTK’da düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Ticari iş karinesine göre de; Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.

          Dolayısıyla bir işin ticari nitelikte olup olmadığı aşağıdaki şekilde belirlenebilir;

1- TTK’da Düzenlenen İşler: Burada tarafların tacir olup olmaması ya da işlemin ticari işletmeden kaynaklanıp kaynaklanmamasının bir önemi bulunmaz. Örneğin kambiyo senetlerinden kaynaklanan durumlar sadece TTK’da düzenlenmesi sebebiyle ticari iş sayılırlar. 

2- Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren İş ve Fiiller: Bir ticari işletmenin tarafı ya da konusu olduğu bütün işler ticari iş sayılır. Örneğin ticari işletmeye yer kiralanması, işçilerle hizmet sözleşmesi yapılması gibi işler kanun gereği ticari iştir.

3- Ticari İş Karinesi: Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç ticari iş sayılmaz. Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.

          Ticari iş ve ticari dava kavramlarını birbirinden ayırt etmek gerekir.  TTK anlamında ticari davalar mahiyeti itibariyle hakimin özel uzmanlığına ihtiyaç gösteren davaları ifade etmektedir. Bu nedenle her ticari iş ticari dava olarak görülemeyecektir. Ticari işler “bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” Oysa ticari davaların tanımlandığı TTK md. 4. hükmünde ise bir davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi için bazı kriterler getirmiştir. Dolayısıyla her ticari iş ticari dava değildir. Dolayısıyla görevli mahkeme tayin edilirken ticari işin aynı zamanda ticari dava olup olmadığı hususu önemlidir.

          Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini kendiliğinden ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı kendiliğinden ticari dava haline getirmez. Diğer şartların da varlığı aranır. 

          TTK m.4/1’e göre, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Asliye ticaret mahkemesinin olmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemeleri bu davalara asliye ticaret  mahkemesi sıfatıyla bakmakla görevli olacaktır.

          Ticari davanın açılacağı yetkili mahkeme ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre belirlenecektir. Genel hüküm, davanın davalının yerleşim yerinde açılabileceği şeklindedir. Ancak, uyuşmazlığın tarafları, aralarındaki uyuşmazlıklarda kesin yetki kuralı olmadıkça sözleşme ile yer yönünden yetkili mahkemeyi belirleyebilirler.

Asliye Ticaret Mahkemeleri

          TTK md. 5 hükmüne göre, Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Asliye ticaret mahkemesinin bulunmadığı yerlerde, asliye hukuk mahkemeleri asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla bu davalara bakacaktır. 

          Ticaret mahkemelerinde, yargılama yöntemi temelde asliye hukuk mahkemeleri için geçerli olan yazılı usule dayanır. Yazılı yöntemde, dava açma, yanıt verme ve delil sunma gibi süreçler yazılı olarak gerçekleştirilir. Yazılı yargılama usulünde hakim tarafları dinlemeden karar veremez.

          Asliye ticaret mahkemeleri, TTK ve ilgili kanunlarda ticari dava olduğu kabul edilen davalara bakmaktadır. Asliye ticaret mahkemelerinin baktığı davalarda, taraf tacir olmalıdır. Ayrıca dava, her iki tarafın ticari işletmeleri ile ilgili olmaktadır.

          Mahkemenin görev alanına giren davalardan bazıları şunlardır;

  • Rekabet yasağı davası

  • Çek, senet ve bono ile ilgili davalar

  • İflas davası

  • İşletmenin devralınması, birleşmesi ve tür değiştirmesi ile ilgili davalar

  • Komisyon sözleşmesiyle ilgili davalar

  • Ticari temsilciler ve ticari vekillerle ilgili davalar

  • Sigorta ile ilgili davalar

  • Kredi mektubu ve kredi emriyle ilgili davalar

  • Bankalara ve diğer finansal kuruluşlara ödünç para verme ile ilgili davalar

  • Türk Ticaret Kanunu’nda hâkimin kesin olarak karara bağlayacağı öngörülen davalar

  • Tahkim yargılaması ile ilgili davalar

  • İflastan ve konkordatodan kaynaklanan davalar

  • Şirketlerin organları, tasfiyeleri ve fesihlerine ilişkin davalar

  • Kredi sözleşmeleri ile ilgili davalar

  • Teminat için oluşturulan sözleşmeler ile ilgili davalar

  • Genel satış için oluşturulan şartlar ile ilgili davalar

  • Gizlilik sözleşmeleri ile ilgili davalar

  • Hisse devri için oluşturulan sözleşmeler ile ilgili davalar

  • Niyet mektubu için oluşturulan teklif mektubu ile ilgili davalar

  • Ortaklık durumundan vazgeçme ve ortaklıktan çıkma davaları

  • Verginin ödenmemesi halinde vergi hukuku sonucunda meydana gelen davalar

  • Firmaların alacaklarını tahsil etmesi için açılan davalar.

  • İflas etme ve iflası belli bir zaman ertelemek için açılan davalar

  • Haksız yere meydana gelen rekabet sonucu açılan davalar.

Ticaret Hukukunda Alternatif Çözüm Yolları

          Ticaret Hukuku alanında ortaya çıkan uyuşmazlıklar, şirketler ve diğer aktörler için zaman, para ve iş gücü kaybına yol açabilir. Bu nedenle, uyuşmazlık durumlarında alternatif çözüm yolları aranmalıdır. Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları, mahkemeler dışındaki çözüm yollarıdır. Ticari uyuşmazlıklar; ticari hakemlik, arabuluculuk ve tahkim yoluyla çözümlenebilir.

  • Ticari hakemlik, tarafların uyuşmazlığı bağımsız bir hakeme sunarak çözüme kavuşturma yöntemidir. Hakemler, tarafların gösterdikleri kanıtları ve beyanları dikkate alarak bir karar verirler. Bu karar, taraflar arasında bağlayıcıdır.

  • Arabuluculuk, bir arabulucunun taraflar arasında sözlü ve yazılı iletişim kurulmasına ortam hazırlayarak uyuşmazlığın çözülmesini sağlayan bir yöntemdir. Arabulucular, taraflar arasında bir anlama sağlanmasını teşvik ederler.

  • Tahkim ise, uyuşmazlığın bağımsız bir hakem heyetine teslim edilmesiyle gerçekleşir. Taraflar, önceden belirledikleri hakemlere uyuşmazlıkları sunarlar ve hakemler, delilleri değerlendirerek bir karar verirler. Kararlar taraflar arasında bağlayıcıdır. Tahkim, mahkemelerdeki uzun sürelerden kaçınarak hızlı ve etkili sonuçların elde edilmesini sağlar.

          Ticaret hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar bakımından mahkeme yerine veya mahkemeden önce alternatif çözüm yollarına başvurulması, şirketler ve diğer ticaret aktörleri için hızlı ve etkili sonuçlar almak ve ticari hayatın süreğenliğinin sağlanması bakımından oldukça elverişlidir. Bu noktada ilgili prosedürlerin sağlıklı bir biçimde işletilebilmesi için muhakkak alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınmalıdır.

 

Ticari Dava Şartı Olarak Zorunlu Arabuluculuk

          Önemle belirtmek gerekir ki; TTK md. 5/A hükmüne göre  ticari davalardan, konusu bir miktar para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Öyle ki hükümde sayılan konuları ilgilendiren konularda doğan uyuşmazlıklar için dava açma yoluna gitmeden önce arabulucuya başvurma zorunluluğu söz konusudur. Arabuluculuk şartı tamamlanmadan dava açılamaz.

          Zorunlu arabuluculuğun söz konusu olabilmesi için;

  • Öncelikle uyuşmazlığın konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talebine ilişkin olmalıdır.

  • İlk şart sağlandıktan sonra Uyuşmazlığın konusu 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde sayılan ticari davaların konusuna girmekte ise dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur.

  • İlk şart sağlanıyor ancak Uyuşmazlığın konusu 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde sayılan ticari davaların konusuna girmiyorsa fakat 6102 sayılı TTK dışındaki kanunlarda belirtilen ticari davaların konusuna girmekteyse yine dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur.

 

          Önemle belirtmek gerekir ki bu yazıdaki bilgilerin tamamı genel bir bilgilendirme içermekte olup hukuki danışmanlık ve reklam gibi algılanmamalıdır.  Yaşanılan her bir olay ve uyuşmazlığın bağımsız biçimde ayrı bir hukuki değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Ayrıca her bir hukuki konu ve meselenin çözümü uzman bilgisi gerektirmektedir. Bu sebeple de karşı karşıya kaldığınız hukuki uyuşmazlıklar ve olaylar için yetkin bir avukattan hukuki danışmanlık almanızı, Yargıya taşınan uyuşmazlıklar açısından da dosyalarınızı yetkin bir avukat aracılığı ile takip etmenizi öneririz. Yukarıdaki makale ile ilgili olarak veya her türlü hukuki destek ve danışmanlık için büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

İçeriklerimiz

Adres
Oğuzlar Mah. Barış Manço Cad. No:7/1 Balgat Çankaya /Ankara

İletişim Formu

YASAL UYARI

Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında bilgilendirme amaçlı olup reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.