Müteselsil Sorumlulukta Zamanaşımının Tüm Sorumlular Açısından Geçerlilik Kazanması

Müteselsil Sorumlulukta Zamanaşımının Tüm Sorumlular Açısından Geçerlilik Kazanması
Müteselsil sorumluluk ilişkilerinde zamanaşımının kesilmesine ilişkin düzenlemeler, TBK m.155 ve KTK m.109/3 hükümleri gereği sirayet niteliği taşır. Buna göre, zarar sorumlularından yalnızca biri hakkında zamanaşımını kesen bir hukuki sürecin başlatılması, aynı etkiyi diğer tüm müteselsil sorumlular bakımından da doğurur.
Ankara BAM 35. HD’nin 08.05.2024 tarihli, E.2024/180 – K.2024/649 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere; bir kısım sorumlular hakkında açılan davanın zamanaşımını kesmesi, sigortacı dahil diğer sorumlular yönünden de aynı kapsam ve ölçüde zamanaşımını kesilmiş sayar. Bu yaklaşım, müteselsil sorumluluğun doğası ve zarar görenin korunması ilkesi ile tam uyumludur.
İÇTİHAT METNİ:
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
35. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2024/180
KARAR NO : 2024/649
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2023
NUMARASI : 2023/500 Esas 2023/764 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
BORÇLU :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 08/05/2024
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 31/05/2024
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı sigorta şirketinin 10.03.2005 tarih 100172000 nolu poliçesi ile ZMMS teminatı altında bulunan aracın, 24.10.2005 tarihinde yaya olan müvekkili ...'ya çarpması sonucunda meydana gelen kaza neticesinde, 9 ay süre ile geçici iş göremez, 4 ay süre ile başka birinin yardımına muhtaç, %69 oranında da sürekli işgöremez hale geldiğinin Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulu'nun 06.06.2022.11591 nolu raporunda tespit edildiğini, kazanın yargılamasını yapan Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi 2019/3 Esas sayılı dosyasında, davalı trafik sigortasının teminatı altındaki araç sürücünün 3/5 oranında, davacının ise 5/8 oranında kusurlu olduklarının tespit edildiğini, Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi 2019/3 Esas sayılı dosyasında, müvekkilinin sürücü ve işleten hakkında açtığı davada müvekkilinin 9 ay geçici, %69 oranında da sürekli iş göremezliği bulunduğunun tespit edilerek bu tespitin maddi tazminat hesabına esas alındığını, zararlarından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, dosyanın Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/3 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini, davanın kabulünü, 1.000,00 TL nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile taraflarına ödenmesini, istemiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından daha önce davacıya ödeme yapıldığını ve davacı tarafından ibra ediliğini, bu nedenle davanın hak düşümü nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davacının maluliyet tazminatına yönelik tüm taleplerinin ve dava açma hakkının zamanaşımına uğradığını, iş bu davanın uzamış ceza zamanaşımı süresi geçtikten çok sonra açıldığını, davacının 24.10.2005 tarihindeki kazasından dolayı yaralanmasına neden olduğu iddia edilen aracın kaza tarihi itibari ile müvekkili şirketin nezdindeki ZMMS Trafik Poliçesi ile sigortalı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle beraber söz konusu poliçeye göre teminatın sakatlanma ya da ölüm halinde ise şahıs başına azami 50.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, bu tutarın gerçek zarar ve trafik sigortalılarının kazanın meydana gelmesindeki kusur miktarına göre tazminat tutarının belirleneceğini, müvekkili şirketin davacı tarafa davaya konu kaza nedeniyle 07.06.2012 tarihinde 13.569,55 TL maddi tazminat ödediğini, davacının kusuru, zararı ve maluliyeti kanıtlaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın; trafik kazasından kaynaklı maddi tazminata yönelik olduğu; davalının zamanaşımı def'inde bulunduğunu, zamanaşımı def'inin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 109 ve TBK'nın 72. maddesine göre değerledirilmesi gerektiği, buna göre zamanaşımı süresinin faiili ve zararı öğrenmeden itibaren 2 yıl ve her halükarda 10 yıl olduğu, ayrıca uyuşmazlığın suç teşkil eden eylemden kaynaklanması halinde ceza kanunlarındaki zamanaşımı sürelerinin nazara alınacağı; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 66- (1)-e maddesi gereğince " Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl" dava zamanaşımı süresi belirlendiği, dava konusu kaza ise 24.10.2005 tarihinde meydana gelmiş olup, davalı sigorta şirketinin süresi içerisinde cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'inde bulunduğu, KTK ve TBK'da düzenlenen 2 ve 10 yıl olan zamanaşımı süreleri ile Ceza Kanununda taksirle yaralama suçu için öngörülen 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalının zamanaşımı def'inin yerinde olduğu gerekçesiyle;“1-Davanın zamanaşımı sebebiyle REDDİNE,” karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin maluliyetinin kesin rapor ile tespiti ile zamanaşımı süresinin başlayacağını, ayrıca sürekli iş göremezliğin her artışının ayrı bir olgu ve dava konusu olduğunu, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu, zararın 10 yıllık süreden sonra öğrenilmesi halinde zamanaşımı süresinin öğrenme tarihinden itibaren başlayacağını, bu bilgiler ışığında; 24/10/2005 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle, müvekkili tarafından Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/633E. Sayılı dosyası ile dava açıldığını, söz konusu dosyada 11/06/2014 tarihli rapor ile müvekkilinin vücut çalışma gücünü kaybetmediği,6 ay süre ile iş göremez kaldığının tespit edildiğini, bu rapora istinaden davanın kısmen kabulüne karar verildiği, söz konusu kararın Yargıtay 17. H.D 2015/18255 E. 2018/9504 K. sayılı kararı ile maluliyet raporunun Adli Tıp Kurumundan alınması gerektiğinden bahisle bozulduğunu, bozma kararına istinaden 2019/3 E. dosyasından yeniden yapılan yargılamada, ATK’dan alınan 06/06/2022 tarihli raporda davacının %69 oranında sürekli iş göremez hale geldiğinin tespit edildiği ve raporun 06/07/2022 tarihinde tebliğ edildiği ve eldeki davanın 28/02/2023 tarihinde ikame edildiğini, ayrıca 01/02/2023 tarihinde de arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu, bu tarih itibariyle zamanaşımının kesildiğini, zararın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl içerisinde eldeki davanın açıldığını, daha önceki raporda maluliyet olmadığı belirtilmiş iken sonrasında maluliyetinin değişerek arttığının görüldüğünü, bu nedenle davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığını belirterek, kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılıklar gözetilerek, istinaf edeninin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak HMK'nın 355. maddesi gereğince yapılan inceleme neticesinde;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle, ZMMS kapsamında sigorta şirketinden maddi tazminat istemidir. Mahkemece 24/10/2005 tarihinde meydana gelen kazaya istinaden açılan davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Uyuşmazlık, davacı tarafından talep edilen tazminatın zamanaşımına uğrayıp uğramadığına ilişkindir.
2918 Sayılı KTK.’nun 109 maddesi "(1)Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. (2)Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. (3)Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır." hükmünü içermekte olup, 2918 sayılı yasadan kaynaklanan tazminat davalarında, ilgili madde gereğince 2 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin, eylemin suç teşkil eden bir fiilden kaynaklanması halinde TCK'da düzenlenen zamanaşımı süresinin uyuşmazlıkta uygulanması gerektiği yerel mahkemenin de kabulündedir. Uyuşmazlık açılan dava yönünden kaza tarihinde yürürlükte bulunan BK'nın 133. maddesinde (TBK 154. md.) zamanaşımını kesen sebeplerin bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Kaza tarihide yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK'nın 133. maddesinde zamanaşımını kesen nedenler gösterilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, "Alacaklı dâva veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflâs masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde dava açılması veya icra takibi yapılması zamanaşımını kesen nedenlerdendir.", yine Kanunun 135. maddesi ise, zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir.
Zamanaşımı süresinin kesilmesi ile yeniden başlayacak süre trafik kazalarından kaynaklanan maddi tazminat davalarında , KTK'nın 109/1. maddesinde düzenlenen zarar ve zararın öğrenilmesinden itibaren başlayacak olan 2 yıllık süre olup, Yasa'da belirtilen 10 yıllık yahut TCK'da suç teşkil eden fiil için öngörülen süre değildir.
Müteselsil sorumlulukta zamanaşımını kesen nedenlerin ne şekilde uygulanacağı ve müteselsil borçlulara etkisi de gerek mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nda, gerekse 6098 Sayılı TBK'da düzenlenmiş olup, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 134. (TBK m. 155) maddesi hükmü, "Müruru zaman, müteselsilen borçlu olanlardan veya taksimi kabil olmayan bir borcun müşterek borçlularından birine karşı katedilmiş olunca diğerlerine karşıda katedilmiş olur." kuralını içermektedir. Bu maddeye göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser. Gerek BK hükümleri, gerekse 2918 Sayılı Yasanın 109/3. maddesindeki hüküm dikkate alındığında, tazminat yükümlüsü yönünden kesilen zamanaşımının sigorta yönünden de kesilecek olmasına göre, müteselsil sorumlulardan her hangi biri hakkında zamanaşımının kesilmiş olması sigortaya karşı da zamanaşımını keser. Bu durumda dikkat edilmesi gereken husus daha önce müteselsil borçlulardan bir kısmı hakkında açılan dava ile zamanaşımının kesilmesi durumunda, hakkında dava açılan açısından zamanaşımı ne ölçüde kesilmiş ise, henüz hakkında dava açılmamış müteselsil borçlu hakkında da aynı ölçüde kesilecektir. Yani bir kısım davalılar hakkında açılan dava kısmi dava ise ve dava edilmeyen kısım, kısmi dava açılan davalı yönünden zamanaşımına uğramış ise henüz hakkında dava açılmayan müteselsil borçlu yönünden de bu kısım zamanaşımına uğrayacaktır.
Somut olayda davacı, daha önce sürücü ve işleten hakkında Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesine 2012 yılında açtığı davadan bahsederek eldeki davayı açmış olup, dosyanın da hali hazırda derdest olduğunu ileri sürmüştür. Davalı ise cevap dilekçesinde zamanaşımı def'i yanı sıra; 07/06/2012 tarihinde imzalanan ibraname ve aynı tarihte yapılan 13.569,55 TL ödeme ile sigorta teminatı kapsamında sorumluluğunun sona erdiğini ileri sürmüştür.
Dosyada mevcut Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/633 E. 2015/84 K. Sayılı (sonrasında Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından bozulduğu anlaşılan) gerekçeli kararında sürücü ve işleten hakkındaki davanın 27/11/2012 tarihinde açıldığı, sigorta şirketinin ise bu tarihten önce ibra edildiği, 27/11/2012 tarihinde açılan davanın 8 yıllık ceza kanununda öngörülen zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda sürücü ve işleten yönünden dava açılmakla kesilen zamanaşımı 6098 Sayılı TBK'nın 157. maddesinde düzenlenen "dava ile kesilen zamanaşımının tarafların yargılamaya ilişkin her işlemi veya hakimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlayacağı" düzenlemesi karşısında, en azından dava konusu edilen kısım açısından zamanaşımı oluşmayacağı nazara alınarak, Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/633 E. sayılı dosyası getirtilerek, davanın kısmi ya da belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmadığı hususu tespit edilerek, kısmi dava olarak açılması halinde dava edilmeyen kısım yönünden zamanaşımının kesilmeyecek olması nazara alınarak, ayrıca söz konusu davada, dava edilmeyen kısım yönünden zamanaşımını kesen nedenler bulunup bulunmadığı değerlendirilerek, Öte yandan davalı tarafından, ZMMS kapsamında gerek eldeki davadan önce gerekse de Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinde sürücü ve işleten hakkında açılan davadan önce zarar görene ödeme yaptığını ve teminat limiti kapsamında sorumluluğunun sona erdiğini ileri sürdüğünden davacının alacağının zamanaşımına uğramadığı kabul edilse dahi KTK'nın 111. maddesi hükümleri de değerlendirmek suretiyle (sürücü ve işleten hakkındaki davanın, sigorta açısından geçersizliğinin yasal süresi içerisinde ileri sürülmesi kabul edilip edilmeyeceği, 2 yıllık süre içerisinde geçersizliğin ileri sürülüp sürülmediği v.s) davacının, davalıdan sigorta teminatı kapsamındaki alacağının hak düşümüne uğrayıp uğramadığı da değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, müteselsil borçlular hakkında açılan dava, zamanaşımını kesen nedenler ile zamanaşımını kesen nedenlerlerin müteselsil borçlulara etkisi gözardı edilerek, eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istainaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a-4. maddesi gereğince kaldırılmasına, öncelikle Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası da getirtilerek, sürücü ve işleten açısından zamanaşımı kesen nedenlerin, sigorta şirketi açısından da zamanaşımını keseceği nazara alınarak, söz konusu dosya kapsamında ne miktada alacak yönünden zamanaşımının kesildiği veya kesilmiş sayılacağı, davacının itirazları da incelerek değerlendirilmek suretiyle tespit edilerek, ayrıca davalı tarafından yapılan ödeme sonrasında imzalanan ibraname ve KTK'nın 111. maddesi hükümleri değerlendirilmek suretiyle, davacı tarafından davalının sigorta limiti kadar ibra edip edilmediği, ibranameden sonra yasal süresi içerisinde ibranamenin geçersizliğinin ileri sürülüp sürülmediği, sürücü ve işleten hakkında sonrasında açılan davanın bu kapsamda sayılıp sayılmayacağı, Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasındaki itiraz beyanlar itiraz ve varsa ihbar değerlendirilmek suretiyle davacının talepleri yönünden zamanaşımı söz konusu olmasa dahi hak düşümü söz konusu olup olmayacağı değerlendirilerek, hak düşümü ve zamanaşımı olmadığının anlaşılması durumunda ise, davalı tarafından yapılan ödeme miktarı, bakiye teminat limiti, işletenin sorumluluğunu üstlenen davalının, sorumlu olacağı miktarın işletenin sorumlu olduğu miktarı geçemeyeceği, ayrıca tahsilde tekerrür olmaması için sürücü ve işleten tarafından ödeme yapılıp yapılmadığı nazara alınarak bir karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi Tarafından verilen 22/11/2023 tarihli 2023/500 Esas 2023/764 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacıya iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 08/05/2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
İletişim Formu
YASAL UYARI
Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında bilgilendirme amaçlı olup reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.









