İş hukukunda, işçinin haklarının korunması amacıyla bazı işlemler şekle ve zamana bağlı olarak sınırlandırılmıştır. Bunlardan biri de feshe bağlı işçilik alacaklarıdır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 03.03.2025 tarihli ve 2024/15165 esas, 2025/2237 karar sayılı ilamında; iş sözleşmesi halen devam ederken, taraflar arasında düzenlenen arabuluculuk anlaşma belgesinin, feshe bağlı işçilik alacakları bakımından geçersiz olduğu açıkça belirtilmiştir.
Neden Geçersiz?
İşçi ile işveren arasında iş ilişkisi devam ederken yapılan anlaşmalarda, işçinin feshe bağlı alacaklarının (örneğin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai alacağı vs.) konu edilmesi halinde, bu tür anlaşmalar işçi lehine yorumlanmaz ve geçerli bir ibraname niteliği taşımaz.
Yargıtay Ne Dedi?
“İş sözleşmesinin feshinden önce, işçinin feshe bağlı haklarından feragati hukuken geçersizdir. Sözleşme devam ederken düzenlenen arabuluculuk anlaşması, bu yönüyle geçersizlikle sakattır.”
İş sözleşmesi devam ederken taraflar arasında yapılan arabuluculuk görüşmelerinde, ileride doğabilecek feshe bağlı alacakların kararlaştırılması hukuken bağlayıcı değildir. Bu tür belgeler, işçi aleyhine sonuç doğuramaz ve işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
YARGITAY KARARI:
9. Hukuk Dairesi 2024/15161 E. , 2025/2474 K.
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/2189 E., 2024/1832 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 5. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/217 E., 2024/201 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı .... Siteleri Yöneticiliği vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin .... Site Güvenliğinde 12.01.2021-11.02.2023 tarihleri arasında çalıştığını, arabulucuya başvurusu olmadığı hâlde davalı tarafından birden fazla işçiye aynı şekilde ihtiyari arabuluculuk görüşmesi yaptırıldığını, yapılan görüşmelerin usulüne uygun yapılmadığını, müvekkilinin iradesinin sakatlandığını, ihtiyari arabuluculuk tutanağı imzalandıktan sonra müvekkilinin çalışmaya devam ettiğini belirterek 2022/349208 dosya numaralı arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ... Yönetimi vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacının müvekkili işçisi olmadığını davacının diğer davalı tarafından işe alındığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def'inde bulunduklarını, iş sözleşmesinin 11.02.2023 tarihinde davacı tarafından feshedildiğini, arabuluculuk sonrasında davacının yeni bir iş sözleşmesi ile işe başladığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; arabuluculuk tutanağının usulüne uygun şekilde düzenlenmediği, arabuluculuk son tutanak tarihinin 10.12.2022 olduğu, davacının iş sözleşmesinin 11.02.2023 tarihinde sona erdirildiği, arabuluculuk görüşmelerinden sonra davacının çalışmaya devam ettiği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Doğanşehir Siteleri Yöneticiliği vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı ... Yönetimi vekili temyiz dilekçesinde;
1. Davacı tanıklarının davacıdan önce işten ayrıldığını, bu nedenle beyanlarının hükme esas alınamayacağını,
2. Davacının irade fesadına uğradığını ispatlayamadığını, tanıkların bu konuda bilgilerinin olmadığını,
3. Arabuluculuk görüşmeleri sonucunda düzenlenen ve anlaşmaya varılan konularda aksi iddia edilerek talepte bulunulamayacağını,
4. Vekâlet ücretinin hatalı hükmedildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptali gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı ... Yönetimince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Somut olayda arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali istemi ile dava açılmıştır. İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; kararın istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı Doğanşehir Siteleri Yöneticiliği vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Ülkemizde bireysel hukuk uyuşmazlıklarında alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak arabuluculuk, ilk defa 07.06.2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (6325 sayılı Kanun) ile kabul edilmiştir. Daha sonra başta 12.10.2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (7036 sayılı Kanun) olmak üzere bazı kanunlarla dava şartı arabuluculuk ihdas edilmiştir. 7036 sayılı Kanun’un 3. maddesinde arabuluculuk, “Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalar” bakımından dava şartı olarak düzenlenmiştir.
6325 sayılı Kanun’un 18/5 hükmünde “Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması halinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.” şeklinde düzenleme mevcut ise de anlaşma belgesi maddi anlamda bir borçlar hukuku sözleşmesidir. Dairemizce temyiz incelemesi yapılan bir kısım dosyalarda, bu sözleşmenin irade sakatlığı ya da arabuluculuk faaliyetine ilişkin sürecin usule uygun yapılmadığı iddiasıyla geçersizliği ileri sürülerek alacak davası açılabileceği kabul edilmiştir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 05.12.2022 tarihli ve 2021/14055 Esas, 2022/15998 Karar; 23.12.2022 tarihli ve 2022/16466 Esas, 2023/126 Karar; 17.10.2022 tarihli ve 2022/8404 Esas, 2022/12594 Karar; 15.06.2022 tarihli ve 2022/6918 Esas, 2022/7792 Karar sayılı kararları). Öğretide de Kanun’daki “dava açılamaz” ifadesinin mutlak bir yasak olmadığı ve anlaşma belgesinin irade fesadı, sahtelik gibi nedenlerle geçersizliğinin ileri sürülebileceği kabul edilmektedir (... Ekmekçi, Muhammet Özekes, Murat Atalı, Vural Seven, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk, İstanbul, İkinci Baskı, Kasım 2019, s.263, 266; Süha Tanrıver, Hukuk Uyuşmazlıkları Bağlamında Arabuluculuk, Ankara, 2020, s.124; ... Akkan, “Arabuluculuk Faaliyeti Sonucunda Anlaşılan Hususlarda Dava Açma Yasağı ve Sonuçları”, DEÜHFD, C.20, S.2, s.3, 22; Hasan Kayırgan, “İş Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Anlaşma Tutanaklarının İrade Fesadı Bağlamında Değerlendirilmesi, Arabuluculuğun Geleceği Sempozyumu, 14 Kasım 2020, s.69-70; ... Yiğit, Mehdi ... Özkır, “İş Hukuku Açısından Dava Şartı (Zorunlu) Arabuluculuk Uygulamasına Başvurunun Hukuki Sonuçları”, Uluslararası Bilimlerde Yenilikçi Yaklaşımlar Dergisi, 2020, V. 4(3), s.86; Emel Badur, "Arabuluculuk Anlaşma Belgesinin Borçlar Hukuku Açısından Değerlendirilmesi", Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Y.9, S.11, Aralık 2021, s.70). Bu kabul ve uygulama karşısında “arabuluculuk tutanağı iptal edilmedikçe alacak davası açılamaz” şeklindeki görüşten hareketle anlaşma belgesinin/tutanağın geçersizliğinin tespiti için ayrı bir dava açma zorunluluğundan söz edilemez.
Yukarıda belirtildiği üzere arabuluculuk sistemi içinde yapılan anlaşma niteliği itibarıyla bir sözleşmedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesinde kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğu öngörülmüştür. Aynı Kanun’un 28. maddesinde aşırı yararlanma, 30 ve devamı maddelerinde ise irade sakatlığı nedeniyle taraflardan birinin sözleşmeye bağlı olmadığını ileri sürerek iptal davası açabileceği düzenlenmiştir.
6100 sayılı Kanun'un 106. maddesine göre bir hakkın yahut hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesine yönelik açılan davalara tespit davası denir. Örneğin, bir malın mülkiyetinin kime ait olduğu veya taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin bulunup bulunmadığı tespit davasının konusunu oluşturur. Tespit davaları bir hukuki ilişkinin varlığının tespitine yönelik açılan davalar (müspet) ve bir hukuki ilişkinin bulunmadığının tespitine yönelik açılan davalar (menfi) olmak üzere iki türlüdür (Hakan Pekcanıtez, Pekcanıtez Usûl Hukuku, İstanbul, On beşinci Baskı, 2017, s.975 vd.).
6100 sayılı Kanun’un 106/2 hükmüne göre, kanunda belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacı, dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ortaya koymak zorundadır. Bu nedenle diğer davalarda aranan hukuki yarar yanında tespit davası açan davacının, kendisi için söz konusu olan tehlike veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini ispat etmesi gerekir. Şayet davacı, kendisini tehdit eden tehlikenin tespit davası ile giderilebileceğini ispat ederse hukuki yararının varlığından söz edilebilir. Tespit davası ile elde edilecek hukuki koruma başka bir yolla veya başka bir davayla sağlanabiliyorsa bu konuda tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Bir dava içerisinde iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar da tespit davasının konusu olamaz (Pekcanıtez, s.976-977).
Arabuluculuk anlaşma belgesinin iptaline yönelik dava niteliği itibarıyla bir tespit davasıdır. Bu dava ile borçlar hukuku sözleşmesi niteliğindeki anlaşmanın geçersizliğinin tespiti istenmektedir. Her tespit davasında olduğu gibi burada da davacı söz konusu davayı açmakta güncel hukuki yararının varlığını ortaya koymak durumundadır.
Anlaşma belgesinin iptaline ilişkin bu dava ile sözleşmenin geçersizliğinin tespitine karar verildiğinde davacının doğrudan alacağına kavuşması ya da işe iadesinin gerçekleşmesi mümkün olmayacaktır. Başka bir anlatımla, tespit kararına rağmen davacının alacağını elde edebilmesi veya işe iadesinin sağlanması için ayrı bir alacak ya da işe iade davasını açması gerekecektir. Yukarıda belirtildiği üzere anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespiti alacak ya da işe iade davasında ön sorun olarak incelenebildiğine göre tespit davası ile elde edilecek hukuki korumanın başka bir yol veya dava ile sağlanabildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda davacının anlaşma belgesinin iptali istemiyle ayrı bir dava açmasında güncel hukuki yararının varlığından söz edilemez. Davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi gerekirken işin esasına girilerek davanın kabul edilmesinin hatalı olduğu ve kararın bu gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ile Sayın Çoğunluğun onama gerekçesine katılamıyorum.